Süleyman AKDOĞAN

Tarih: 10.06.2013 17:53

Küçük dünyamdan notlar

Facebook Twitter Linked-in

 

Ben sizler gibi büyük çevrede büyümedim. Dört bir yanı dağlarla çevrilmiş bir köyde doğdum. Bayır bir yamaçta durduğumda önüme baksam ufkum  200 metre, ardıma baksam 2 metreyi geçmezdi. Dik yamaçların, sarp kayalıkların olduğu ,  Adana’da olmasına rağmen kışın çok sert  geçtiği bir köy burası.  Karla ilgili anıları anlatmaya başladığımda yalan konuşuyormuş gibi dinlenildim hep. Adana’ya kar mı yağar derdi herkes. Akdeniz bölgesinde ama benim köyüme hep  kar  yağar. Zaman zaman, kardan  elektriklerin kesilip,  yolların kapandığı bile olur. Sert iklim koşulları, belki mizacımı da sert yapmıştı. İmkanların kısıtlı olduğu bu köyde, belki fikirlerde dar oldu hep.

Çocukluğum, televizyon haberleri karşısında okuma yazma bilmeyen annemin “Kürt denilince tüylerim diken diken oluyor, Kürtlerden nefret ediyorum” söylemlerini duymakla geçti. Bu köy de, Kürtlere, Alevilere küfür etmek zaruri bir ihtiyaç gibi algılanırdı. Allah affetsin ben de o ihtiyacı gördüm. Bu üniversiteyi bitirmem ve 2003 ‘te öğretmen olmama kadar devam etti. . Üniversiteye gittiğimde, Eskişehir ülkü ocaklarında Kürt Fatih diye bir arkadaşımız vardı. Onu çok severdim. Ama, onun Kürt olduğuna bir türlü inanmak istemezdim. Zira, Kürt nasıl bu kadar  iyi olabilir diye düşünürdüm. Arkadaşlarla, onun nasıl Ülkü ocağında olduğunu tartışırdık.

2003 yılında Elazığ’a ilk atamam yapıldı. Sadece, Türk ve Kürt’ten ibaret sandığım memleketimde Zazalar, Kırmenciler, Araplarında olduğunu öğrendim. (Eskişehir’de öğrendiğim Çerkez ve Manavları unutmayalım.) Bunu da “kendimi sormak zorunda olduğumu hissettiğim “Türk müsün, Kürt müsün” sorusuna borçluyum. Soruyu sorar, ardından  “yanlış anlama, benim için önemli değil, Kürt de insan” derdim. Karşı taraf nasıl algılıyordu bilmem, ama ben şimdi utanıyorum.

Çünkü, artık ben yüreğimi, ufkumu yedi milyara açtım. Bunu “büyüdüm daha çok öğrendim, tanıdım, sevdim” cümlesine bağlayacakken, bu ifadelerin  annem de olanı değişime katkı yapan özneye haksızlık olacağını düşüyorum. Artık, annem de Kürtler insan diyor. Hatta,  bir kere onun, açlıktan bir deri kemik kalan teröristin kendini güçlü göstermek için beline bağladığı kolanı (kalıp ip)  anlatırken ağladığını bile gördüm. Öldürülen o terörist hakkında “kim bilir ne dediler de, kandırdılar çocuğu, onun da anası babası var ”  diyordu, anam.  Okuma yazma bilmeyen, ömründe tek bir Kürt görmemiş  bir kadına aşılanan  nefret artık yerini sevgiye, merhamete bırakmıştı annem de.

Köyüme, gelince köyüm hala aynı yerde. Coğrafi şekiller hala köyü sıkıştırıyor. Ancak, ben insanların eskisi gibi Türk, Müslüman, sunni olmayana küfür ettikleri duymuyorum.

Hayatımda, üniversite yıllarında Ülkü ocakları içerisinde resmen bulunmam haricinde politikayla pek bağlantım olmadı. Bir dönem Ak Partiyi bazı kimselere karşı  savunsam da koyu Ak Partili babama da eleştirmekten geri durmadım. Bu güne kadar 130’un  üzerinde yazı yazdım, eğitime dair bir dünya eleştiri getirdim ancak politik olmaktan hep uzak durdum. Kendimi siyasetten  uzak tutma çabası içerisinde olduğum bu günlerde Gezi Parkı olaylarında, halkına zulüm yapıyormuş gibi gösterilerek  haksızlık yapılan Başbakanımıza ve AK Partiye,  bana, anneme ve köylüme insanı sevmeyi öğrettiği için teşekkür etsem, inşallah bu teşekkür politik bir duruş olarak görülmez.

Ben kendimi ve bütün insanları apolitik daha çok seviyorum. 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —