Güngör Şahinkaya: Bir kupa koleksiyoncusu

U14 MİLLİ TAKIMI TEKNİK DİREKTÖRÜ GÜNGÖR ŞAHİNKAYA, FUTBOLA BAŞLA BAŞLAMA HİKAYESİ, TRABZONSPOR'DA YAŞADIĞI ŞAMPİYONLUKLAR VE SONRASINDA ANTRENÖRLÜĞE NASIL GEÇTİĞİNİ TFF TAMSAHA DERGİSİNİN 189. SAYISIN ANLATTI.

Spor 1.08.2020 13:27:43 0
Güngör Şahinkaya: Bir kupa koleksiyoncusu
Tarih: 01.01.0001 00:00

U14 Milli Takımı Teknik Direktörü Güngör Şahinkaya, futbola başla başlama hikayesi, Trabzonspor’da yaşadığı şampiyonluklar ve sonrasında antrenörlüğe nasıl geçtiğini TFF TamSaha dergisinin 189. sayısın anlattı.

Güngör Şahinkaya, iki ağabeyinin ardından 14 yaşında altyapısına adım attığı Trabzonspor forması ile altısı lig şampiyonluğu olmak üzere toplam 18 kupa kaldıran bir koleksiyoncu aynı zamanda. Rahmetli Gündüz Tekin Onay’ın zorlamasıyla antrenörlüğe adım atan Şahinkaya, şimdilerde kendini gençlerin eğitimine adamış durumda bulunuyor.

Klasik olduğu üzere çocukluğunuzdan ve ailenizden başlayalım?

"6 Aralık 1956 Trabzon doğumluyum. Haliyle hayatım gibi futbol hayatım da doğduğum kentte başladı. 60’lı yılların sonları, 70’lerin başlarında Türkiye genelinde genç takımlar kuruldu. Ben de Trabzonspor altyapısında futbola başladım. 14 yaşında kulübe adım attım, 1988-1989 sezonuna kadar da ayrılmadım."

Trabzonspor’un Türkiye Ligi’ni domine ettiği dönemde kadrodaydınız?

"Evet. O nedenle de kendimi çok şanslı sayıyorum. Trabzonspor’da bir futbolcunun ülke bazında yaşayacağı en büyük başarıları yaşadım. Defalarca A Milli Takım’da oynadım. 6 lig, 3 Türkiye Kupası, 6 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3 de Başbakanlık Kupası şampiyonluğu yaşadım. Yani 18 kupa kazandım. Türkiye’de bu başarıyı yakalayan hepi topu 7-8 futbolcu var. O nedenle Trabzonspor’a çok şey borçluyum. Hem gurur duyuyorum hem de kendimi şanslı hissediyorum."

"Futbol bizde aile geleneği"

Futbola çok dalmadan, anılara sürüklenmeden önce ailenizden söz edelim mi biraz?

"7 kardeşiz. 5 ağabeyim, 1 de ablam var. Ailenin en küçük bireyi benim. Coşkun ve Bülent ağabeylerim de benden önce Trabzonspor’da oynadı. Hatta ikisi de kaptanlık yaptı. Üç kardeş aynı takımda oynayan pek fazla futbolcu da yoktur sanırım dünyada. Bülent ağabeyimle aynı dönemde de oynadım. 16 yaşında şans bulmaya başladım. Trabzonspor İkinci Lig’de şampiyon olduğu sezon kadrodaydım. 16 yaşında A takıma yükseldim. Rahmetli babam manifaturacıydı. O dönemlerde çok fazla para kazanılmıyordu. O nedenle ağabeylerim yokluklarla büyüdü. Aynı elbiseleri giydiklerini dinlerdim onlardan. Benim hatırladığım dönemde mali durumumuz biraz daha iyiydi. Çok fazla yokluk yaşadığım söylenemez. Annem ev kadınıydı. Bu arada babam da Trabzon’da İdmangücü’nde futbol oynuyordu. O nedenle ablam bile futbolla ilgiliydi. Yani futbol bizde aile geleneğidir. En büyük ağabeyim İdmanocağı’nda oynadı. Sonra elektronik mühendisi oldu, ABD’ye gitti. Diğer ağabeyim Çapa’da profesördü, artık emekli oldu. O da Süleymaniye’de oynadı."

"Mahalle futbol okulu gibiydi"

A takıma yükselişinizden itibaren devam edebiliriz?

"Genç takımdayken Ahmet Suat Özyazıcı ile çalışıyordum. O A takımın başına geçince beni de A takıma aldı. O süreçte eğitim hayatım da devam ediyordu bir taraftan. Trabzon Lisesi’ni bitirdikten sonra Eğitim Enstitüsü’ne yazıldım. Şenol Güneş ve Turgay Semercioğlu da oradan mezundur. Ancak ben bitirmedim. 1’inci sınıfta ayrıldım ve tamamen futbola odaklandım. Sonra da Trabzonspor yıllarım başladı."

Genç yaşta A takımda oynama şansı yakaladınız. Bunu neye bağlıyorsunuz?

"Sporcu aileden gelmenin çok büyük katkısı oldu. Tabii ki bu tek başına yeterli değil. Yetenek olmadan bir yerlere gelme şansın yok. Bizim zamanımızda mahalle futbolu vardı. Günümüzde futbolcunun teknik kapasitesini, bireysel yeteneğini geliştirmesi açısından en büyük eksik de o kültürün artık olmamasıdır. Ben de o dönemin tüm oyuncuları gibi mahalle arasında yetiştim. Yetenekli olduğum için bana lisans çıkarmak istiyorlardı. O zamanlar İdmanocağı Kulübü vardı. Daha sonra Trabzonspor’a dâhil oldu. Trabzonspor’da genel sekreterlik yapan rahmetli Sabahattin Kundukoğlu vardı. Trabzonspor’da futbol ondan sorulurdu. Aynı zamanda rahmetli babamın arkadaşıydı. O çok zorladı beni başlamam için. 14 yaşımda Trabzonspor’un genç takımında lisansım çıktı ve hikayem öyle başladı."

"Trabzon, futbolcu yetiştirme anlamında Türkiye’nin lokomotif kulübüdür"

Şampiyonluk serisi nasıl geldi sizce?

"Çok yetenekli oyuncular bir araya gelmişti o dönem. Takımda arkadaşlık müthişti, dayanışma vardı. Sadece saha içinde değil, saha dışında da yaşanan birliktelik vardı Şehrin futbola olan tutkusu, doğaçlama gelişen yetenekli oyuncuları. Trabzon bugün bile benzer bir yapıya sahiptir aslında. Futbolcu yetiştirme anlamında Türkiye’nin lokomotif kulübüdür. Aynı yörenin yetenekli insanları aynı dönemde bir takımda buluşunca başarı da beraberinde geldi. Hatta o dönem dışarıdan gelen az sayıda oyuncu da bizden biri gibi oluyordu. Şimdi Milli Takımlarda görev yapan Ahmet Ceyhan, Necdet Ergün, Mehmet Ekşi Onlar da o dönemlerde Trabzonspor’da oynayıp transfer oldular. Beşiktaş’a, Galatasaray’a gittiler. Turgay Semercioğlu, Şenol Güneş, Tolunay Kafkas, Şenol Ustaömer... Unuttuğum isimler de olabilir. Bunlar Trabzon’un futbol kültüründen gelen yetenekli oyuncular. Türk futboluna da damga vurdular."

Trabzonspor’dan ayrıldığınız oldu mu hiç?

"4 ay kiralık olarak Zonguldakspor’a gittim. Rahmetli Gündüz Tekin Onay, Trabzon’da çalışmıştı. O dönem Zonguldakspor’un başındaydı. Ben de Ahmet Suat Özyazıcı Hocamla bir problem yaşamıştım. Biraz ayrı kalıp, sezon sonunda takıma dönerim diye düşünüyordum. Ayrılma niyetim yoktu. O zaman kiralık sezonu Ocak ayında bitiyordu. Bitime bir-iki gün kala Gündüz Tekin Onay beni aradı. Israrla yanına çağırdı. Gittim ve üç-dört ay orada oynadım. Sonra Trabzonspor’a döndüm ve futbolu bıraktım."

"Avni Aker Trabzon’un merkezi"

Avni Aker, Trabzon futbolunun can damarı olduğunu ifade eden Şahinkaya, "Bizden önce amatörlük döneminde Trabzon İdmanocağı vardı. O takım Türkiye amatör şampiyonu olmuştu. Sebat Gençlik vardı. O takım da Trabzon amatör şampiyonu olmuştu. Avni Aker, Trabzonspor’un doğduğu, şampiyonluklar kazandığı, sayısız kupaya imza attığı yerdir."

Sizde iz bırakan hocalarınızdan söz eder misiniz biraz?

"Trabzonspor’da çok hoca görmedim zaten. Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer’le çalıştım. Bir de sadece 1 sene çalıştığım Jurgen Sundermann diye bir Alman antrenör geldi. Almanya’da Stuttgart’ı şampiyonluğa taşımıştı. Benim gördüğüm en bilgili, en iyi çalıştırıcılardan biriydi. 1985-1986 sezonu olması lazım. İnanın gol rekoru kırardık ilk yarı. Çok gollü maçlar oynadık, çok da kaçırdık. İlk bölümü ikinci sırada bitirdik. Şampiyon olmamamız imkan dahilinde değildi. Deplasmanda Denizli’ye yenilince, o bahaneyle hoca Denizli’den ayrıldı. Zaten yönetim de göndermek istiyordu. Bence onun ayrılığı Trabzonspor’un kırılma noktası oldu. Çok acele edildi. Sundermann 1-2 yıl daha kalsaydı Trabzonspor başka işler yapardı. Çok farklı antrenman metodu, bakış açısı vardı. Oyuncuya farklı yaklaşırdı. Sundermann gidince tekrar Ahmet Suat Özyazıcı geldi. Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer de çok değerli antrenörlerdi. Zaten başarıları da ortada. Daha sonra Özkan Sümer ile A Milli Takım’da da birlikte çalıştık."

"Beşiktaş maçını hiç unutamam"

Trabzonspor’da geçen yıllarda mutlaka çok fazla unutulmaz anınız vardır. Bir tanesini paylaşır mısınız bizimle?

"1983-1984 sezonu hem şampiyon olmuş hem de Türkiye Kupası’nı kazanmıştık. O sezon Beşiktaş’la oynadığımız bir maçta Şenol ağabey belinden sakatlanınca Alper Boğuşlu geçmişti kaleye. 2-0 öndeydik ama Beşiktaş bastırıyordu. Oyuncu değişikliği hakkımız da bitmişti. Alper de sakatlandı, geldi kenara. Kaleci kazağını çıkardı. Ben de kenardaydım. Kazağı oyunculardan birine vermek için elime almış bulundum. O sırada Ahmet Suat Hoca, ’Sen giy’ dedi. Geri dönüş de yok. Seyirci bile tezahürata başladı. Kazağı kimseye veremedim. Mecburen giydim. Eldivenleri de taktım, geçtim kaleye. 1-2 tane top geldi, kurtardım. Saha yıkılıyor. Maç 2-0 bitti ama ben de bittim. O maçı hiç unutamam mesela. Unutamadığım anlardan birisidir."

"Trabzonspor bizim için bir okuldu"

Yeniden dünyaya gelseniz yine futbolcu olmak ister misiniz?

"Kim istemez ki... Çok güzel şeyler yaşadık. Trabzonspor bizim için bir okuldu. Bir daha dünyaya gelsem yine futbolcu olmak ve yine Trabzonspor’da oynamak isterim. Bizi bütün kulüpler istiyordu ama işin maddi kısmını bir kenara bırakıp Trabzonspor’da kaldık. Manevi açıdan parayla pulla ölçülemeyecek güzellikler yaşadım. Çok az futbolcuya nasip olacak durumlara tanık oldum. Hatta o zamanlar bazılarının farkında bile değildim. Çok şükür ki geriye dönüp baktığımda "İyi ki" dediğim şeyler keşkelerimden çok daha fazla. Düşünebiliyor musunuz; 10 yılda Trabzonspor ile 6 Türkiye Ligi, 3 Türkiye Kupası, 6 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3 de Başbakanlık Kupası şampiyonluğu yaşamışım. Kaç futbolcuya, kaç kulübe nasip olur bu? Aradan yıllar geçtikten sonra bakınca ne kadar değerli bir iş yaptığımızın farkına varmak beni çok gururlandırıyor."

"Yeni jenerasyon 10 yıl götürür"

İlk olarak Sabri Kiraz döneminde A Milli Takım’da oynadığını söyleyen Güngör Şahinkaya, "Sonra Coşkun Özarı, Özkan Sümer ve Fethi Demircan dönemlerinde. O yıllarda şartlar farklıydı. Şimdi çok iyi bir jenerasyon yakaladık. Bana göre gelecek 10 yıla damga vuracak bir jenerasyon var şu an. Avrupa Şampiyonası’na gidip, önemli rakiplere karşı önemli sınavlar verecekler kısmetse. Genç Milli Takım antrenörlerimizin, bölge antrenörlerimizin, bize büyük imkanlar sağlayan Genç Milli Takımlar Sorumlumuz Sayın Tolunay Kafkas’ın, koordinatörümüz Oğuz Çetin’in katkıları çok önemli. Ben 2000 yılından bu yana U14 Milli Takımı’ndayım. Şu anda A Milli Takım’da yer alan ve önümüzdeki 10 yıla damga vurmasını beklediğimiz oyuncuların birkaçı hariç hepsi U14’ten geçti. Bundan sonra da çok iyi oyuncular gelecek. Artık ülkemizde daha fazla çocuğa nasıl ulaşabiliriz diye çalışmalar yapıyoruz. Milli Takım antrenörleri yurt dışında da tüm oyuncuları izliyor, rapor veriyor, takip ediyor. Aileleriyle konuşuluyor. Bu yılki yurt içi seçmelerini şehirlere, bölgelere giderek yaptık. Diyarbakır’a, Van’a, Erzurum’a gittik. İnsanlara çocukları sahipleneceğimizi gösterdik. Bu seyahatler aileleri de heyecanlandırdı. Bu sene 650’ye yakın oyuncu izlendi. Önceden Trakya bölgesi yoktu, orada da seçme yapıldı. Büyük şehirlerde daha fazla takımla seçme yaptık. Belki de önümüzdeki sene farklı kentlere de gidilerek, kent antrenörleri de devreye sokularak daha geniş çalışmalar yapılabilir" ifadelerini kullandı.

"Mahmut Tekdemir’i beğeniyorum"

Kendi mevkinizde en beğendiğiniz yerli oyuncu kim?

"Mahmut Tekdemir Oyun içinde pozisyon alması ve çok yönlü oynaması onu özel bir futbolcu yapıyor. Hem savunmaya hem hücuma destek oluyor. Oyunun yönünü değiştirebiliyor. Oyun zekâsı, fizik-kondisyon seviyesi ve çalışkanlığı da cabası."

Zoraki antrenör!

Antrenörlüğe geçiş hikayesi de anlatan Şahinkaya, "Trabzonspor yönetimi ile görüşerek futbolu bırakacağımı söylediğimde aklımda antrenörlük hiç yoktu. İstanbul’da yaşamayı planlıyordum. Öyle de yaptım. Ben bıraktığımda Sadri Şener başkandı. Antrenörlük eğitimi için beni İngiltere’ye göndermeyi önerdi ama istemedim. Antrenörlüğü düşünmediğimi söyleyip teşekkür ettim. 6-7 yıl Sabah ve Fotomaç gazetelerinde spor yazarlığı yaptım. O zaman rahmetli Hüsnü Çil de aynı grupta yazıyordu. Hemşerilerimizin bir balık restoranı vardı. Eve de yakın olduğu için oraya gidiyordum akşamları. Ayrı bir oda vardı. O odada maçları izliyordum. 2000-2001 sezonuydu galiba. O zaman Gündüz Tekin Onay, Metin Türel, Özkan Sümer, Yılmaz Yücetürk geldi restorana. Sahibi de ağzından kaçırmış "Güngör içeride" diye. Çağırdılar masaya tabiî... Gittim oturdum. Masadaki herkes yazarlığı bırakıp antrenör olmamı istiyordu. O zamanlar bir kulüpte 10 yılı doldurunca ve A Milli olunca A kursuna katılma hakkın vardı. Trabzonspor’dan da devamlı istek gönderiyorlardı konuyla ilgili. Benim adıma müracaat bile yapıyorlardı ama ben gitmiyordum. Rahmetli Gündüz Tekin Onay, eğitim dairesinde o zaman. "Hemen geleceksin Beylerbeyi’ne. Kursa git, istersen antrenörlük yapmazsın. Ama belgeni al" dedi. "Tamam hocam. Karar verirsem ben seni ararım" dedim. O zaman cep telefonu yoktu. Evin telefonunu verdim. Bir gün telefon çaldı, eşim açtı. "Beylerbeyi’nden, Federasyondan Gündüz Hocanın asistanı aradı. Yarın seni bekliyorlar" dedi. Gitmek istemiyorum ama onların iyi niyetlerini düşününce de sıkılıyorum. Büyüklerimize saygımdan gittim. Sonra İzmir’de kursa katıldım. Dönünce gazeteden ayrıldım, Federasyonda bölgede başladım. Sonra A Milli Takım’da çalıştım. Şimdi de Genç Milli Takımlarda görev yapıyorum. Gençlerle çalışmak, onlara bir şeyler katabilmek çok güzel. Onları iyi noktalarda görmek ayrı güzel. Allah razı olsun beni zorlayanlardan" diyerek sözlerini tamamladı.


Anahtar Kelimeler:

YAZARLAR