Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüyü şehit Mehmet Şirin Demir’in kızına bıraktı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “yarım Asır Önce ‘boğaziçi Köprüsü İstanbul’un Başına Gelen En Büyük Felakettir’ Diyen Zihniyet Şimdide ‘kanal İstanbul En Büyük Felakettir’ Kampanyasını Sürdürüyor. Zincirleme Yapm

Politika 14.01.2020 14:18:20 0
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüyü şehit Mehmet Şirin Demir’in kızına bıraktı
Tarih: 01.01.0001 00:00

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yarım asır önce ‘Boğaziçi Köprüsü İstanbul’un başına gelen en büyük felakettir’ diyen zihniyet şimdide ‘Kanal İstanbul en büyük felakettir’ kampanyasını sürdürüyor. Zincirleme yapmakla bunu engelleyemezsiniz” dedi.

TBMM’de AK Parti Grup Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul projesine ilişkin bugüne kadar yapılmış çalışmaları anlatarak, kimsenin bu projenin yapımını engelleyemeyeceğini söyledi.

Mardin Nusaybin’de sınır ötesinden atılan bomba ile şehit edilen Mehmet Şirin Demir’den bahseden ve kürsüde duran saksıdaki toprağın onun kabrindeki topraktan alınarak kızı tarafından kendisine getirildiğini belirten Erdoğan, şehit Mehmet Şirin Demir’in kızı TRT Kürdi çalışanı Gülay Demir’i kürsüye çağırdı.

Erdoğan, grup toplantısında, Mardin Nusaybin’de teröristler tarafından sınır ötesinden atılan bomba ile şehit edilen Mehmet Şirin Demir’in kızı Gülay Demir’i kürsüye çağırdı.

“Zincirleme yapmakla bunu engelleyemezsiniz”

Kanal İstanbul tartışmasına değinen ve bu tartışmanın Türkiye’de icraat yapanlarla, tek misyonu yapılanları engellemek olanlar arasındaki farkı gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü 15 Temmuz şehitler köprüsü inşa edilirken kanal İstanbul’a verdikleri tepkinin aynısını söylemişlerdi. Yarım asır önce ‘Boğaziçi Köprüsü İstanbul’un başına gelen en büyük felakettir’ diyen zihniyet şimdide ‘Kanal İstanbul en büyük felakettir’ kampanyasını sürdürüyor. Değişen bir şey yok, kelimesi kelimesine aynı. Emin olun Kanal İstanbul’a karşı çıkanlarının hiçbirinin bu projenin aslında ne olduğu konusunda en küçük bir bilgileri, fikirleri bulunmuyor. Öyle bir dertleri yok. Bu işin ne olduğunu biz de, arkadaşlarımızda defaatle anlattık. Burada Kanal İstanbul’un ne olduğunu bir kez daha anlatayım ki, sonra ‘duymadık, bilmiyorduk, haberimiz yoktu’ demesinler. İstanbul Boğazı yılda ortalama 45 bin geminin geçtiği, günde 500 bin kişinin iki yaka arasında taşındığı, üzerindeki yük ve insan trafiği baskısının her geçen yıl arttığı bir yer haline gelmiştir. Montrö Sözleşmesine göre Boğaz’dan geçen ticari gemi trafiğini engelleme hakkımız bulunmuyor, kılavuz kaptan ve römorkör gibi uygulamalar kazaları önlemede yetersiz kalıyor. Şehrin iki yakası arasındaki deniz trafiğini engellemek de ekonomik ve sosyal olarak mümkün değil. Ülkemizin gözbebeği İstanbul’u Boğaz’daki bu tehlikeli trafik ile başbaşa bırakamayacağımıza göre yeni alternatifler üretmemiz gerekiyor. Dünyadaki örneklere baktığımızda Kanal İstanbul tarzı su yollarının hem yaygın hem de karlı olduğunu görüyoruz. Kanal İstanbul projesi bu arayışın sonunda ortaya çıkmıştır. Bu proje yeni ortaya atılmış değildir. Tarih boyunca aynı amaçla hayal edilmiş diğer projeleri bir kenara bırakıyorum, AK Parti olarak bizim de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum dönemden itibaren İstanbul’da Kanal İstanbul projesinin arayışı içine girdik. Ne zaman ki hükümet olduk, yaklaşık 9-10 yıllık emeğimiz var, bu çalışmayı sürdürüyoruz. 2011 yılında milletimize bu sözü verdik ve adım adım dersimizi çalıştık. Esasen 2023 hedeflerimizden biri olan Kanal İstanbul’u yapmakta geç bile kaldık. Bu tür projelerde ciddi ve uzun süren ön hazırlıklar gerekiyor. Bugüne kadar jeolojik, jeoteknik, hidrolojik araştırmalar, dalga ve deprem analizleri, trafik etütleri, proje hazırlığı, alt yapı deplase ihtiyaçları, çevresel etki çalışmaları gibi süreçleri tamamladık. Bu çalışmalarda 11 farklı üniversiteden ve çeşitli kamu kurumlarından 34 ayrı bilim dalına mensup 200’ün üzerinde bilim insanı görev aldı. Kanal için belirlenen 5 farklı güzergahtan en uygun olanı üzerinde karar verildikten sonra 304 ayrı noktada 17 bin metrenin üzerinde sondaj yapıldı. Güzergah boyunca 248 jeofizik etüt gerçekleştirildi. Labaratuvar deneyleri ve zemin çalışmalarının ardından Kanalın modellemesine geçildi. Bunun için kendi alanlarında dünyanın en önde gelen firmalı ile çalışıldı. Mühendislik projelerinin ve ÇED çalışmalarının tamamlanmasıyla bugünkü aşamaya gelindi. Kanal çalışma alanı 152 milyon metrekareyi bulurken, bunun yaklaşık 3’te 1’inde kamulaştırma ihtiyacının olduğu görüldü. İnşa maliyeti 75 milyar lira olarak hesaplanan Kanal İstanbul bünyesinde 2 liman, 1 yat limanı, 1 lojistik merkezi, 7 köprü, 2 demiryolu hattı, 2 hafif raylı sistem hattı yer alacak. Kanal etrafında büyük bölümü kentsel dönüşüm çerçevesinde sadece 500 bin kişilik konut alanına izin verilecek. Buna bir tarafta rezerv alan da diyebiliriz. Bu 500 bin kişi İstanbul’a dışarıdan gelmeyecek. Şehrin kendi içinde bir yerleşim hareketliliği olacak. İnşaat sürecinde ortaya çıkacak hafriyat bu projeye mahsus bir yöntemle değerlendirilerek, şehrin olumsuz etkilerden korunması sağlanacak. Görüldüğü gibi bu tüm unsurları ve boyutları ile iyi çalışılmış her ayrıntısı düşünülmüş bir projedir. Zincirleme yapmakla bunu engelleyemezsiniz. Projenin finansmanında ve inşasında herhangi bir sıkıntı, sorun yaşamayacağımıza inanıyoruz. Bizim işimiz eser üretmek, onların işi boş boş konuşmaktır” diye konuştu.

“Sen bunu nasıl engellersin, senin buna gücün yeter mi?”

Önceki büyük projelerden bahseden ve yapılan eleştirileri hatırlatan Erdoğan, “Yürekleri kin ve nefret kaplayınca göz görmüyor, kulak işitmiyor, dil konuşmuyor, kalp nasırlaşıyor. Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir proje, fikir, eser üretmeyip, sadece Türkiye’nin tökezlemesini, hatta yere serilmesini uman, buradan siyasi rant devşirme peşinde olanlara diyecek söz bulamıyorum. İstanbul’da İkitelli’de dev bir hastane yapıyoruz. 2 bin 600 yatak kapasiteli bir hastane. Oranın raylı sistemini de AK Partili belediye yapma sözü vermişti, şimdi gelmiş ‘yapmam’ diyor, istediğin kadar ‘yapmam’ de, biz o projeyi de hayata geçireceğiz. Bu bizim milletimize verilmiş bir sözümüzdür. Sen bunu nasıl engellersin, senin buna gücün yeter mi? Kendi ülkesinin başına bir musibet gelmesi için gece gündüz hevesle bekleyen bu hastalıklı zihniyete dersini milletimiz 2023 ve 2024 milletimiz sandıkta verecektir” şeklinde konuştu.

Erdoğan, konuşmasında partililere de seslenerek, seferberlik ruhu ile kesintisiz çalışma talimatı verdi. “Partimizdeki hiçbir görev kimsenin tapulu malı değildir” açıklamasında bulunan Erdoğan, işinin hakkını veremeyenlerin yerini yapacak olanların alacağını söyledi.

“Siz kendiniz tiyatrosunuz”

Konuşmasında Diyarbakır annelerine de değinen Erdoğan, “Evlatlarına kavuşmak için yaktıkları ışık ile terör örgütünün karanlık yüzünü ifşa ettiler. Ama bakıyorsunuz ki, ana muhalefet, bunların ikizi durumunda olan malum parti ile tiyatro izliyorlar. Bu tiyatroyu kiminle beraber izliyorlar, kimin eserini orada canlandırıyorlar, şuanda terörden cezaevinde yatan şahsın eserini orada sergileyerek bunu birlikte izliyorlar. Bunlar dün Ankara’dan İstanbul’a da beraber yürüdüler. Şimdide hani diyordu ya ‘tiyatro’ diye, siz kendiniz tiyatrosunuz. Eğer sıkıyorsa çık Diyarbakır’a git, oradaki annelerin gözyaşlarına ortak ol. Onların yavrularını dağa beraber omuz omuza yürüdüklerin kaçırdı. Hadi git oraya, niye gidemiyorsun? Böyle bir şey yapamaz. Onların böyle bir derdi yok. Onlar sadece katillerle beraber omuz omuza yürürler. Zalimlerle beraber omuz omuza yürürler”

“Gülay kızımızın bir baba yarası var. Bu salonda onun yarasına yarenlik eden yüzlerce kardeşi de var”

Barış Pınarı Harekatı başladığında teröristlerin korkaklıklarını gösterdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk ordusu ve Suriye Milli Ordusu’nun karşısına çıkmaya cesaret edemeyen hainlerin sivilleri hedef aldığını, bu saldırılarda 22 sivil vatandaşın şehit olduğunu, 189 vatandaşın da yaralandığını söyledi.

Mardin Nusaybin’de sınır ötesinden atılan bomba ile şehit edilen Mehmet Şirin Demir’den bahseden ve kürsüde duran saksıdaki toprağın onun kabrindeki topraktan alınarak kızı tarafından kendisine getirildiğini belirten Erdoğan, şehit Mehmet Şirin Demir’in kızı TRT Kürdi çalışanı Gülay Demir’i kürsüye çağırdı. Erdoğan, “Esnaf olan Mehmet kardeşimiz sınır ötesinden atılan bir havan mermisi ile yaralananlara yardım ederken ikinci havan mermisinin hedefi olmuş ve şehadet mertebesine erişmiştir. Bu vesile ile sivil, güvenlik görevlisi ve Suriye Milli Ordusu mensubu tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum. Mehmet kardeşimiz şehadetinden bir süre önce kızı Gülay’a bir çiçek hediye etmişti. Gülay kızımıza babası şu ifadeyi kullanmış, Gülay’da bana bunu söyleyince gerçekten burada bir dervişlik yatıyor demiştim, o ifade de çok anlamlıydı, ‘yarası olmayanın yâri olmaz.’ Gülay kızımızın bir baba yarası var. Bu salonda onun yarasına yarenlik eden her kökenden, her şehirden, her meşrepten yüzlerce kardeşi de var. Gülay kızımız görevi gereği gittiği 81 vilayetimizden aldığı topraklara babasının mezarından getirdiği toprağı da ilave ederek gözü gibi baktığı çiçeği bize hediye etti. Kızımız 81 vilayetten bu toprağı toplarken babası ona ‘bu ülkenin her yeri senin memleketin, vatanına, bayrağına sahip çık’ diye nasihat etmişti. Biz de şehidimizin ve onun biricik kızının emaneti olan birliğimizin, beraberliğimiz, kardeşliğimizin sembolü gördüğümüz bu çiçeği evimizin ve kalbimizin en müstesna yerine yerleştirdik” dedi.

Kürsüde bir konuşma yapan Gülay Demir, “Kürt çocukları üzerinden senelerce tiyatrolar yapıldı, filmler çevrildi. Ama artık bilmelidirler ki, o tiyatrolarda perdeler kapandı, filmler vizyona artık girmiyor. Kürt çocukları kendi senaryoları ile kendi senaryoları ile kendi filmlerinin kahramanı oluyorlar. Ben Türkiye’nin incisi Mardin’de doğup büyümüş bir Kürt kızıyım. 81 ilin her toprağı benim memleketim. Türk Bayrağı altında okudum. Bilmiyorum ne kadarına gücüm yeter ama nefes aldığım süre boyunca babamın bana öğrettiği bütün ilkeleri uygulayacağıma söz veriyor. Babamdan bir çok şey öğrendim, yaram var, elhamdülillah yarama yarenlik edenler de var. Ondan en çok teşekkür etmeyi, affetmeyi öğrendim. Bir insanın kalbini kırmanın bir insanın canını almak kadar günah olduğunu babamdan öğrendim. Ben bugün buradan bütün cesur şehit çocuklarına babalarının ardından ayakta durmayı başarabilen yiğit kızlara selamlarımı gönderiyorum. Mazlumlar için inşirah var, zalimler için yaşasın cehennem” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Biz de zalimler için yaşasın cehennem diyerek yolumuza gayretle devam edeceğiz. Gülay bu güzel çiçeği saklamaya devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda AK Partiye katılan 5 belediye başkanına rozetlerini taktı.


Anahtar Kelimeler:

YAZARLAR