Numan AKKOYUNLU


Yargı Kuşatması

Yargı Kuşatması



Bindirilmiş kıtalar yine iş başında. Silivri'de görülmekte olan Ergenekon davasını protesto etmek için mahkeme bastılar, yargıyı engellediler...

Yapanlar ise; Chp, İşçi Partisi ve bir kaç sivil toplum örgütü mensupları. Öyle ki, bu kalabalığın içerisinde Chp'li milletvekilleri de var. Güya, Silivri'de yargılanan Ergenekon sanıklarının haklarını savunmaya gittiler. Diğer bir deyimle hak-hukuk aramaya gittiler. Ama hukuksuzluğun daniskasını yaptılar... Taşlarla, sopalarla kırdılar, döktüler mahkemeyi çalışamaz hale getirdiler… Yol göstericileri, yani akıl hocaları da anlı-şanlı milletvekilleri.

Bu milletvekilleri kendilerini dokunulmaz zırhına bürüyen “yasaları” ihlal ettiler. Peki, sormazlar mı sen bu yasaları ihlal edersen o zaman senin dokunulmazlığının da bir hükmü kalmaz. Çünkü sen; bu hiçe saydığın, çalışamaz hale getirdiğin “yasalar” sayesinde dokunulmazsın ve esip gürlüyorsun. Bu nasıl bir tezat, bu nasıl bir mantık?

Amaç, çözüm sürecini sekteye uğratmak, iktidarı başarısız kılmak. Bu mantıkla da günün birinde iktidar olmak(!) Muhalefet, maalesef bu minval üzere çalışıyor. Uzlaşmaz tavrıyla sürekli işleri zora sokuyor. Kara propaganda yapıyor, provokatörlerin cirit atabilecekleri ortamlar oluşturuyor. Çözüm süreciyle birlikte dikkat edilirse provokatif eylemler çoğalmaya başladı. Üniversitelerde ki eylemler de bunun bir parçası. Birileri ülkemizde çözümün gerçekleşmesini belli ki istemiyor ve ellerinden geldiğince engelelemeye çalışıyorlar. Ülkemizin yaşadığı en hassas bir döneminde tüm bu yapılanların başka izahı olamaz zaten!

Baksanıza malum çevreler bindirilmiş kıtalarını çoktan harekete geçirdiler bile...  Ama inşallah hevesleri kursaklarında kalacak ve bu süreci engellemeye güçleri yetmeyecek. Çünkü, halkın kahır ekseriyeti çözümü destekliyor, istemeyenlerin sayısı devede kulak kalır.

Günler öncesinden yandaş medya ve çeşitli yayın organlarıyla yapmış oldukları çağrıya rağmen toru-topu üç bin kişinin toplandığı bir halk kitlesi ile Türkiye'de bir ilke imza atıldı. Mahkeme basmak, yargıyı çalışamaz hale getirmek. Evet, bu yapılan Türkiye'de bir ilktir. Düşünün, bunu yapanlar kendilerini demokrat olmakla adlandırıyorlar ve sistemin de gerçek sahipleri olduklarını savunuyorlar.  Yani, kendi savundukları sitemi yine kendileri işlemez hale getirme gayreti içerisinde oluyorlar. Anlamak ne mümkün!

Her zaman olduğu gibi fikirleri ve icraatları çelişiyor… Kendilerinden başkasına asla demokrat olamayan ve kendisi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı bile (elinden gelse) vermeyecek olan bu zihniyetten maalesef millet olarak çok çektik ve çekmeye de devam ediyoruz. Allah ıslah eder inşallah.

Tüm yaptıkları; işi sulandırmak, provoke etmek! Haberlerde görüyoruz, dinliyoruz bu eyleme üç bin kişinin katıldığını.  Ama onlar kendi kanallarında böyle gözümüzün içine baka-baka yüz bin kişi katıldı diyebiliyorlar. İşte bu kadar pervasızlar… Yalan söylemekten asla imtina etmiyorlar. Üstelik yüzleri de kızarmıyor.  Yalnız kendi kanallarını izleyen vatandaşlarımızın bunlara inanacağı muhakkak, bu vatandaşlarımıza da tavsiyem; lütfen ara-sıra diğer kanallara da göz atsınlar, konuları yalan yanlış nasıl çarpıttıklarını bizzat görecekler.

Üç bine, yüz bin diyen mantık şu; bizi dinleyenlerin ne kadarı inanırsa o kadar amacımıza ulaşırız, o kadar karımız olur. Evet, inanın mantık bu… Ara-sıra Halk Tv’yi izlerim ve sürekli bu tür çarpıtmalarına bire-bir şahit olurum. Örneğin, bir diğer televizyon kanalında canlı izlediğim program hakkında (o canlı yayın bitiminden hemen sonra ) yaptıkları yorumlarda konuları nasıl çarpıttıklarına kaç kez şahit oldum.

Şimdi her şeyi kendilerine göre çarpıtarak yorumlayanlar yargının işleyişini beğenmiyorlar.  Yargı tarafsız değil diyorlar. Sanki bu memlekette 367 rezaletini uygulayan bu zihniyet değilmiş gibi konuşuyorlar. Hak-hukuk denince aslında en son konuşacak sizlersiniz. Sizler bu hususta sabıkalısınız, bunu sakın unutmayınız!

Türkiye'de yargının normalleşmesi işlerine gelmedi tabi. Önceleri taraflı yargı sayesinde esip gürlüyordular.  Anayasa Mahkemesi noterleri gibi çalışıyordu. Astıkları astık, kestikleri kestikti. Hükümetin birçok projesini ve çalışmalarını bu taraflı yargı yoluyla engellediler. Alışmıştılar, kurdukları sistemde imtiyazlı yaşamaya... Şimdi, mevcut durumu hazmedemiyorlar…

Sözüm ona güya demokratım diye geçiniyorlar, ama her fırsatta halkın iradesini hiçe sayıyorlar. Tabiri caizse halkı adam yerine hiçbir zaman koymadılar, koymuyorlar. Hatta bazı ağa babaları Ak Parti’ye oy veren bu ülkenin yarısına koyun diyebiliyor ve aptal yerine koymaktan asla çekinmiyor. Tabi bu ara da insan düşünmeden de edemiyor! Diyorum; acaba milyonlara koyun diyen mi asıl koyun, yoksa Ak Parti’ye oy verenler mi? Artık karar sizin.

Şimdi hal böyle olunca halk tarafından seçimlerde sürekli cezalandırılıyorlar. Yine bu halk inadına Ak Parti’yi de üst-üste üç defa iktidar yapıyor… Ama anlayan kim? Nerede o zekâ? Bunlara bir paye vermişler, sen çağdaşsın, sen yoldaşsın, sen aydınsın, sen ilericisin, sen şusun, sen busun diye diye kendilerini de her şeyi bildiklerine inandırmışlar(!). Dolayısıyla kimseyi gözleri görmüyor,  herkese tepeden bakıyorlar ve Ak Parti’yi de tabi gözleri görmüyor.  Sırf bu yüzden bakın şu düştükleri hallere, yazık!

Gerçek demokrat olsalar, doğru dürüst muhalefet yaparlar ve nasıl bu halk arı gibi çalışan Ak Parti’yi takdir ediyor ve iktidara getiriyor, gün olur bunları da getirir. Demokrasilerde siyasi partiler iş başına seçimle gelir seçimle giderler, bu budur. Var mı bunun başka izahı?

Hem halka hakaret edeceksin, hem hükümetin çalışmalarını elinden geldiğince engellemeye çalışacaksın, hem yargıyı kuşatıp çalışamaz hale sokacaksın, hem hükümetin her bir yaptığı işi; doğruda olsa, eğeri de olsa eleştireceksin; yani ak dediğine kara, kara dediğine ak diyeceksin, ondan sonra da halktan oy bekleyeceksin… Gerçekten inanıyor musun buna?

                                                                                                                                                                                                 
12.04.2013 // Numan AKKOYUNLU