Duymuşsunuzdur, bir haftadır gündem şike haberleriyle çalkalanıyor. Şoke olduğunuzu söylemenize gerek yok. Siz de benim gibi inanmamışsınızdır. Bunun için, bir dünya verileriniz vardır. Koca koca adamlar böyle işlere bulaşmaz diyorsunuzdur. Haklısınız. Bence de bulaşmazlar. İsterseniz bunu hep birlikte ispat edelim. Hep birlikte bu koca adamların çocukluk yıllarına inelim. Yoo birebir onların çocuklukları değil, zaten o kadar bilgim de yok. Ortalama, bir vatandaşımızın çocukluğundan yetişkinliğine kadar ortalama şeyler işte.
Biz zaten, “çocuk kundakta terbiye edilir” lafzını düstur edinmiş değil miyiz? Her an her dakika dürüstlükten dem vurup, ahlak ve maneviyat payandaları üzerine yaşam felsefesi oluşturmuşuzdur. Kimsenin hakkını yemez, kimseye hakkımızı yedirtmeyiz. Yalan bize kaç kilometre uzaklıkta biliyor musunuz? Merak ediyorsanız, bunu ölçecek birim henüz icat edilmedi. Bu yüzden sevinçliyim.
Evdeyken telefon geldiğinde çocuğuna “babam evde yok” dedirten tek bir baba bulamazsınız. Kocasından gizli, çocuklarıyla iş çeviren analar bulmak namümkün. “Başarıya giden her yol mubah” diyen zihniyeti her dem kınamaz mıyız? Mesela, okullarımızda çocuklarımız kopyayla hiç tanışmamıştır. Bizim, kopyadan anladığımız şey bir şey fotokopisini çekmek, yani onu kopyalamak, kopya ettirmektir. Okullarımızda, çocuklarımıza çalışma prensibini aşıladığımız için hiçbir çocuğun ana-babası okullara not için uğramaz. Hele, devlet erkanından hiç mi hiç kimse, hiçbir çocuk için öğretmenlerin kapısını çalmaz. Onların derdi varsa yoksa eğitim değil midir. Zaten, eğitim şarttır.
Biri işe mi girecek, dayıya ihtiyaç duymaz. Yetişmiş eleman olduğundan bileğinin hakkıyla girer, işe girdikten sonra alın teriyle kazanır. Torpil mi, adam kayırma mı? Ya gidin, işiniz yok mu sizin? Hadi, bir örnek gösterin. Diyebilir misiniz, şunun kızı, oğlu, gelini, amcası, dayısı yeğeni hiçbir yeterliliği olmadan şu işe yerleşti. Ne oldu, susma hakkınızı mı kullanıyorsunuz yoksa. Çabalamayın boşuna, hiçbir şey çıkmaz. O söylediğiniz şeyleri rüyanızda görmüşsünüzdür. Ya da bir yurt dışı gezisinde, kapmış olmayasınız. O kadar diyorum ki size ya bir geziye giderken kendi öz dokunuza sarılıp sarmalanın, şu memlekete garip garip şeyler getirmeyin.
Futboldan mı bahsedeyim? Eee hayatın her aşamasında böylesine ilkeliyken futbolda ilkesizlik olur mu? Bizim için, dostluk hem saha içinde hem dışında değil midir? Allah aşkına bunca yıldır maç izliyorsunuz, kaç defa bir futbolcunun kasti faul yaptığına tanık oldunuz. Kaç futbolcunun taç, ofsayt, korner, aut için yalana tenezzül ettiğini gördünüz. Bir futbolcunun bir ucuz penaltı için kendini film artistleri gibi atabileceğine ihtimal verebiliyor musunuz? Siz hiç şu takım, şu takıma yatar ya da şu takım şunun için bastırır denildiğini duydunuz mu? Mümkün mü efendim.
Eee şimdi tutturmuşlar, şike diyorlar, teşvik primi diyorlar. Siz inanabilir misiniz bunun gerçek olduğuna. Fotoğrafları birleştirince her şey ortada değil mi? Ne daha hala “var” mı diyorsunuz, ya kardeşim şimdi asabımı bozmayın. Lütfen, başka kapıya. Size buradan ekmek çıkmaz.
