Naif KARABATAK


Sayıştay Denetçisi rüşvet yer mi?

Sayıştay Denetçisi rüşvet yer mi?


TEKZİP

Sevgili okuyucular.. Yazarımız Naif Karabatak tarafından yazılan bu yazı ile ilgili olarak Sayıştay Başkanlığınca bir tekzip metni gönderilmiştir.

Sayıştay tarafından gönderilen tekzip metni aşağıda yer almaktadır... Tekzip metni 09-10-11 Kasım 2013 Tarihlerinde yayında kalacaktır.. Sürenin bitimi ile birlikte tekzip metni ve yazı yayından kaldırılacaktır.

http://www.dogurehberi.com/images/dosyalarim/Tekzip/tekzip.jpg
Sayıştay Denetçisi rüşvet yer mi?

Yazının başlığına bakıp, kimin rüşvet yiyip, yiyemeyeceği üzerine kafa yormanız doğal. Ancak, doğru bir sonuca gideceğinizi de sanmıyorum. Çünkü paranın ve imanın kimde olduğu belli olmadığına göre, kimin rüşvet yiyip, yemeyeceği üzerine bir kefillik de söz konusu olamaz.

Ben de aynı kanıdayım.

Hiç kimse için ne “yer” derim, ne “yemez!”

Ama ortada, sızdırılmasını gerektirecek hiçbir durum söz konusu bile değilken,

 sızdırılan” bir rapor varsa, şüpheyle bakmayı da sürdürürüm.

Kamuda görev yaparken, neredeyse 27 yıl boyunca Sayıştay denetimine tabi olan birisi olarak, Sayıştay denetimlerini, raporlarını, itirazları ve sonuçlarını iyi bilen birisiyim. Sadece emekli olduğum kurum değil, Türkiye’de bütün kurumların rutin olarak sayıştay denetiminden geçirildiğini de herkes gibi iyi biliyorum.

Bu denetimlerde, bütün hesaplar tek tek incelenir ve hata görülenlerin düzeltilmesi istenir. Fazla bir ödeme söz konusuysa ilgililerden tahsil edilerek, “ita amiri” konumundaki kişinin yatırması istenir.

Her ne kadar ita amiri “ödeme yapacak” olarak gösterilse de, fazla ödeme kime veya kimlere yapılmışsa, tahsilat da onlardan yapılarak, bir kişi üzerinden ödenip, makbuzuyla birlikte dosya kapatılır.

Ancak, Sayıştay Denetçilerinin her raporu, doğru olacak diye bir kural yoktur.

Sayıştay Raporuna itiraz edilir veya hata kabullenilerek, ödeme cihetine gidilir.

İtirazları, raporu veren denetçi değil, başka denetçiler inceleyip, haklılık üzerine karar verir.

Doğal olarak bütün bunlarda “yüz kızartıcı” bir durum veya “çalma” veya “çırpma” söz konusu değildir.

Zaten bu türden olanlar yargıya intikal ettirilir.

Kamuyu zarara uğratmak tabiri, Sayıştay raporları için söylenemez.

Söyleniyorsa orada başka bir sıkıntı var.

***

Geçtiğimiz günlerde Adıyaman Kamu Hastaneleri Birliği Sayıştay Denetiminden geçti.

Bu denetim, diğer bütün kurumlarda olduğu gibi rutin bir denetimdi.

Ve nitekim tüm kurumlarda olduğu gibi Sayıştay Denetçisi, burada da bazı evraklarda hata tespit etti. Belki -kendine göre- fazla bir ödeme söz konusuydu ya da yanlış bir kalemden ödeme yapılmıştı.

Bu miktar 231 bin 787 lira 56 kuruştu.

Kamu Hastaneler Birliğinin alımları ve ödemeleri göz önüne alındığında, 231 bin lira gibi bir rakamın, “kamuyu zarara uğratma” adına “komik” denebilecek bir rakam olduğu anlaşılır.

Doğal olarak ilgililer bu rapora itiraz edecekti ve sonuç beklenecek ve ona göre de ilgililerden tahsili yapılacak veya yapılmayacaktı.

Üstelik henüz kesinleşmiş bir ödeme söz konusu değildi.

Dün Adıyaman Üniversitesi Hukuk Müşaviri Av. Tayfun Canpolat’ın açıklamasını okuyunca doğal olarak şaşırdım.

Sayıştay Denetçisi ilk kez mi Sayıştay Raporu tutmuştu, ilk kez mi maddi hata bulmuş, ilk kez mi fazla ödeme görmüştü?

Bugüne kadar hiçbir kuruma gitmemiş de bir tek Kamu Hastaneler Birliğine mi Sayıştay Denetçisi uğramıştı?

Bütün kurumlarda rutin hale gelen bu denetim sonucunda tutulan rapor, neden elden ele dolaşıyordu?

Diğer kurumlardaki raporlar ve sonucundaki itirazlar, kabul edilme veya edilmeme, tahsilat gibi konular değil de neden Kamu Hastaneleri?

Hem neden Adıyaman Üniversitesi Hukuk Müşaviri açıklama yapıyordu?

Halbuki ödemeyi yapan Kamu Hastaneleriydi…

Bu da Sağlık Bakanlığına bağlıydı ve üniversitenin tüzel kişiliğiyle ilintili değildi.

O zaman burada başka bir şey vardı…

***

Merak etmeyin, buldum elbet…

Çünkü Sayıştay Raporu’nda bahsedilen “fazladan ödeme”, üniversite yönetimine ödenen döner sermayeyle alakalıydı.

Tartışmalı bir ödemeydi, ödenip, ödenmeyeceği konusunda net bir şey yoktu. Fazladan ödendiyse tahsil edilirdi, değilse sorun yoktu.

Ama sorun var…

İnsanlar, çıkar hesaplarına uygun olanları deşifre etmeyi seviyor.

Aynı Sayıştay denetçisinin başka raporları da vardı ama onlar sızdırılmadı.

Gerek de yoktu, çünkü bu tür denetimlerde her zaman hata bulunuyordu/bulunmaya da devam edecekti.

Netice itibariyle de, diğer bütün raporlarda olduğu gibi bunda da bir suiistimal değil, “yanlışlık” olduğu belirtilir.

O zaman akla Sayıştay Denetçisi geliyor…

***

Buraya kadar olanı ben çözdüm, bundan sonrasında yardım gerekiyor.

Çünkü bunu benim tek başına çözmem mümkün değil.

Kamu Hastaneleri birliği veya Üniversitenin açıkça söylemesi gerekiyor.

Baştan söyleyeyim, hiç ihtimal vermem ama “kefil” de olamadığımdan bazı soruları sormakta fayda var; Sayıştay Denetçisinin “Bak raporu açıklarım ha!” diyecek kadar bir talebi mi oldu?

Böyle bir talep söz konusuysa bunun mutlaka açıklanması gerekir.

İlla para olmayabilir, belki “falancayı işe alın” da demiş olabilir, “bir geçiş” de…

Her neyse açıklanmalıdır.

Çünkü, şuna inanıyorum, kurumların rutin denetlenmesi hiç aksamadan sürmeli ama bu denetimler, şantaj aracı olarak da kullanılmamalı?

Eğer yoksa da, boş yere Sayıştay Denetçisi hakkında suizan etmemizin önüne geçilmelidir.

Ben kurumların yıpratılıp, yıpratılmamasına çok bakan birisi değilim.

Yıpranması gerekiyorsa yıpranmalı…

Ama insanlar öyle değil, kişilerin onuruyla oynamak, bu kadar ucuz olmamalı!

 

Tweetimden seçmeler

Çalışanlarının “zam” talebi için bile sesini çıkartmasına tahammül edemeyen Mustafa Koç, Gezi’ye verdiği desteği, “hak” diye savunmuş! J

www.naifkarabatak.net