Betül BÜKEN


Mutlu çocuklardık biz..

Mutlu çocuklardık biz..


Dün akşam iş dönüşü, saat 18:00 sıraları..

İş çıkış saati olduğu için araçlar birbirleriyle yarış halinde. Yorgunluğun verdiği rehavetle başımı otobüsün camına yaslıyorum. Fakat önümde oturan yaşları henüz 12-17 arasında olan 2 genç kıza gözüm takılmıyor değil. Her birinin elinde toplam değerleri 1500 tl olan cep telefonları. Facebook ve Twitter yan yana yüklenmiş. Ve ikisi arasında ki geçiş hızı salise... Üstelik aralarında tek bir kelam geçmiyor. Başları önünde tıkır tıkır birşeyler yazıyorlar.. 
Sonra nasıl oluyorsa sağ tarafta oturan laf atıyor. Ona selena gomez diye birini soruyor. .. Türkçeyle uzaktan yakından alakası olmayan bir hitabet şekliyle başlıyorlar konuşmaya. Tanımıadığım bir sürü yabancı sanatçı isimleri havada uçuşuyor. Ben mi çok cahilim diye düşünüyorum o anda. Yolum bitiyor ve iniyorum araçtan. Evime giden yola giriyorum, bu kez yüzünde irili ufaklı sivilceleri bulunan, bellki ergenlik dönemi içerisinde olan bir delikanlı çocukçağız ilişiyor gözüme. Kulağında kulaklıkla arkadan korna çalan arabayı bile duyamayacak kadar dalgın olan bu genci uyarmak bana düşüyor. 
Ablacım sesini kıssana birazcık diyorum. gülümseyerek uzaklaşıyor yanımdan. 

Evime geliyorum kendimi koltuğuma atıyorum.

Aklıma çocukluğum geliyor.. 
Anneme canım kola istiyor dediğimde 'ne kolası dolapta karpuz var' dediği için sanırım artık kızmıyorum. Bu cümle o zamanlardan belleğime kazınmış nadide bir cümledir. Akşam ezanı okuyana kadar sokaklarda doyasıya oynadığımız dostlarımız vardı bizim. Komşu teyze balkondan para atıp ona ekmek almak bazen ölüm gelse de bize, yine de birbirimizle yarışırdık. Yerden yüksek oynarken yakalanma korkusu yaşanılan en garip duyguydu belki. Ekmeğimizin üzerine sürülen salça halis muhlis annemin ev yapımı salçasıydı. Mahalleye gelen dönen salıncaklara binmek için anneme para versin diye saatlerce yalvarırdım.. Biz ne mutlu çocuklardık aslında. Ne IPAD imiz vardı ne mp3 playerımız. Birbirimize oyun isteği göndermezdik, bizzat camın altına gider deli gibi çağırırdık arkadaşımızı.. Gelmeyince de hayal kırıklıklarının en büyüğünü yaşardık. Mahallede azıcık zengin bi komşumuz varsa evine gidip değişik bişeyler yermiyim düşüncesiyle plan yaprdık. Biz mutlu çocuklardık. Ne converse giymeyi bir erdem, nede Burger Kıng'de yemek yemeyi birşey sanırdık..
Biz sohbet etmeyi bilirdik. Sevmeyi bilirdik. Batıya hayran değildik bu denli,masumduk. Kısacık bir yolda dostumuzla ettiğimiz sohbetlerimiz vardı bizim. O yol hiç bitmesin isterdik. Gülmeyi bilirdik. Suratımızda tonla makyaj yoktu o yaşlarda, doğaldık.. Kendimizi hayran olduğumuz bir sanatçıya benzetmeye çalışmazdık.. 

Biz mutlu çocuklardık...


Selam ve dua ile..