Sabiha DOĞAN


Muhafazakar kadına modernizm tuzağı!

Muhafazakar kadına modernizm tuzağı!


Modernizmin, insanları kazandıklarından daha fazlasını harcamaya teşvik etmesi, sadece görünür olanla kimlik sahibi sayması etkilerini her alanda gösteriyor. Uzunca bir zamandır beri ne Doğulu ne Batılı olan, olabilen, bizler de kucak açtığımız modernizme çoktan yenik düştük. Bir yanımızda değerlerimiz, inançlarımız; diğer tarafımızda modern olma, genel geçer normlarda kabul görme, görünür olma arzumuz kıvranıp durmaktayız. Kapitalizmin sağ kolu olan modernizm, tüketim dünyasında tüm gücüyle at koştururken zihinsel ve yaşamsal kodlarımızla da oynayıp duruyor.



Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır sloganından sonra da metroüel erkek kavramıyla bu dünya müntesiplerini artırma çabası içerisine giren kapitalizm, her geçen gün kendine yeni kurbanlar arayıp duruyor. Tüm bu sloganlarına rağmen tamamını öğütemediği İslami çevre kadınlarının her bir ferdini de dişlileri arasına katmaya yeminli gibi görünüyor. Son yıllarda palazlanan, cebi paraya doyan bu cenah erkeklerini, dış dünyayla daha hemhâl olmaları sebebiyle çoktan çarkına alan bu izm, şimdilerde onların eşleri ve kızlarıyla uğraşıyor.



Yıllardır başlarındaki örtü sebebiyle ötekileştirilen ve yok sayılan bu cenah da artık görünür olma, kabul edilme, var sayılma iştiyakı çerisinde kendini bu sisteme gönüllü olarak sunuyor. Her ne kadar cebinde parası, altında arabası olsa da sürekli olarak modayı bilmediği, güzel giyinemediği için eleştirilen bu kadınlar için yeni arayışlar hâsıl olmuştu. İşte tam da bu zamanda ortaya çıkan Âlâ dergisi, böylesi bir istek içerisindeki kadınlar için bir can simidi oldu. Sadece üç sayı çıkmasına rağmen alanında en çok satan dergi olma sıfatını kazanan, iadesi olmayan tek dergi olarak her başı kapalı kadının evine girmeye başladı.



Derginin izleyici profiline gelince öncelikle genç, farklı giyinmeyi, dikkat çekmeyi seven kızlar ve giyim tarzını bulmamış kadınlar dikkat çekiyor. Şimdiye kadar kendilerine düşünce dünyalarıyla bir kimlik bulamamış kadınlar, kızlar bu işte ön planda gibi görünüyor.



Bu kesim kadınları içerisinde modanın daha doğrusu tesettürlü modanın geçmişi aslında o kadar eski de değil. Çok değil daha üç beş yıl önce, bir iki tesettür firmasının üniforma gibi birbiri benzeri ürettiği kıyafetlerle başlayan süreç, bugün farklı ve önlemez bir noktaya gelmiş durumda.  Mevzu edilen bu firmaların, yılda bir kez tüm medyayı davet ederek çoğu ikinci sınıf mankenlerle sergiledikleri bu kapalı moda, bu sektöre öncülük ettiği gibi gelinen yerin çıkış noktasını da oluşturdu. Artık İslamcı kadınlar eskinin en kötü, kaba kumaşlardan estetize edilmeden üretilmiş, yüksek fiyata satılan kıyafetleri yerine rengârenk, çeşit çeşit model ve desen bir yığın alternatife sahip. Envai çeşit giyim biçimleriyle şıklığı, modernizmi yakalama arzusundaki bu kadınların ihtiyacını (!) karşılamak için yeni kapılar açılıyor.



Muhafazakar camianın kızlarının bilgiyle, birikimle, zihinsel performansla görünür olmanın zorluğuna karşılık giyimiyle, aksesuarlarıyla var olmanın dayanılmaz etkisine kapılmaları çok da zor değil.



Doksanlı yılların okuyan, üreten, kafa patlatan, derneklerde, vakıflarda gece gündüz çalışan, tiyatrolar, organizasyonlar hazırlayan genç kızları yerine türedi bir sınıfla karşı karşıyayız. Edebiyatla ilgilenmeyen, felsefeden cüzamlıdan kaçınır gibi kaçan, sinemadan anladığı Recep İvedik olan, Kıvanç Tatlıtuğ’un resmini telefonuna, bilgisayarına duvar kağıdı yapan farklı bir türle…



Tek konuştukları yakışıklı erkekler, sevgililer, moda, giyim kuşam, hangi kıyafet nerde, yeni trendler nelerdir, kim kiminle çıkıyor, hangi sanatçı nerede ne yapıyor olan İslamcı cenahın öksüz gibi görünen, üvey evlat gibi yetiştirilmiş kızlarıdır bunlar!



Artık kimliklerini fikirleriyle, icraatlarıyla değil de süslü püslü, modaya uygun kıyafetleriyle oluşturmanın ne kadar kolay ve ucuz bir yol olduğunu keşfetmiş gençler…



twitter.com/sabihadogann