Ferhat ATACAN


Küçük Muharrem, Yönetemeyenlerin Kurbanı

Küçük Muharrem, Yönetemeyenlerin Kurbanı


Geçen hafta Gürpınar’da hepimizin yüreğini yakan bir olay yaşandı.
3 yaşındaki Muharrem köyde ateşlenmiş, yolun kardan kapalı olması yüzünden hastaneye getirilememiş ve istenen yardıma hiç bir el uzatılmamıştı.
Bu yüzden küçük Muharrem babasının kollarında can vermiş ve Van’a getirebilmek için de babasının sırtında çuvala konularak yolculuk yapılmıştı. Bu olayı arkadaşım Gülay Özek sayesinde tüm Türkiye ile birlikte öğrendik.

Yüreği olan herkes olayın vahameti karşısında gözyaşlarına boğuldu.
O acı fotoğrafı gösteren spiker canlı yayında dayanamadı ağladı.
O babanın yerine kendisini koyan yani empati yapabilen herkes hem üzüntüden, hem de utancından mağmaya gitti geldi. 

- Şimdi olaya farklı bir açıdan da bakalım.
Hükumet, sağlıkta cumhuriyet tarihinin en büyük değişiminin yaşandığından, çok önemli devrimlerin gerçekleştirildiğinden, doktor sıkıntısının giderildiğinden, ambulans sıkıntısının ortadan kaldırıldığından, yeni hastanelerin hizmete sokulduğundan bahsediyor.

Peki bunlar doğru mu?
Evet doğru.
Van, ambulns helikopere sahip nadir illerden biri. Peki bu kadar yatırıma rağmen, vatandaşın imdanına yetişemeyen bir sağlık kurumunun varlığını neye borçluyuz?
İşte tamda sorun burada. Gerçekten hükumet cumhuriyet tarihinin en büyük değişimini yaptı ancak başarılı olamadığı en önemli alan ise işlerin başına işi bilenleri getirememeyi.
Yani en iyi binayı yapabilirsiniz, ancak orayı yönetemeyen bir yönetici ile sizin o yaptığınız yatırımlar ne yazıkki bir hiç olur.
O muhteşem yatırımlar görmezden gelinir, aksine sizin günah keçisi ilan edilmenize yol açar.

Baba oğlunun ateşlendiğini belirterek yardım istiyor. Telefonu açan sağlık personeli duyarlı olmayınca sağlık müdürü günahın keçisi, o sağlık müdürürü yüzünden Vali yetersizin önde gideni, o Vali yüzünden Sağlık Bakanı kötü sistemin yönetemeyeni gözüyle bakılıyor. Bu kadar yatırıma rağmen Başbakan ise Kürt çocuklarına ' değer vermediği için ' bölücünün, aryımcının önde gideni.

Yolu zamanında kardan temizlemeyen kurum, hasta çocuk ihbarını almasına rağmen inanmayan ve ölümüne yol açan sağlık personeli.
'Balık baştan kokar' noktasından hareketle Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımını sağlığa yapan Başbakan ise halk nezdinde becereksiz oligarşinin başı olarak ilan edilmekten geri kalmıyor. 

Peki durum gerçekten böyle mi?

Değerlendirmeler hakkaniyet ölçüsünde mi?

Kesinlikle hayır. Buna yol açan sebeplerden biri de hesap verilirliğin halen ülkemizde sisteme oturtulamamış olmasıdır. Yani yardım telefonunun ardından duyarsız kalan sağlık personelinin yaptığı, sağlık müdürünün duyarsız personeli öyle önemli yerde görevlendirmesi, bu olayın ardından sağlık müdürünü ve duyarsız personeli açığa almayan valinin oluşu, sorumsuz sağlık bakanının istifa etmemesi, düşüncelerin olumsuz halde Başbakan’a kadar uzanmasına yol açıyor. O Başbakan’ın yaptıkları bu yüzden göze gelmiyor.

Artık yapılan hatalara zamanında müdahale etmenin, hesap verilirliği artırmanın dönemi geldi de geçiyor. Galiba bu yapılsa bakış açımız çok daha doğru yönde olacak.