Süleyman AKDOĞAN


Komşunun akıllı çocuklarına ne oldu!

Komşunun akıllı çocuklarına ne oldu!


Hayatı köşelere ayırmışız, adeta köşe kapmaca oynuyoruz.  Şu köşe yaz köşesi , şu köşe kış köşesi misali. Şu koltuk benim olmalı, diğeri oğlumun.  Bir yerlere kapak  atmalı cümlesi hayatımızın her anında kulaklarımıza üfleniyor.

“Birileri bir yerlere gelecekse illa bizden olmalı. Tabii ki maneviyat da önemli  ancak önce bir mesleği olmalı çocuğun. Zaten bu yüzden İmam Hatip’e yolluyorum çocuğu. Bu devirde İngilizce bilmeli. Ne yapalım biz de sevmiyoruz ama şu da bir gerçek: İngilizce bilmeden olmuyor bu işler. Ama, önce sınav. Şu TEOG’dan iyi not alsın. Ben şunu diyorum: Neden Ankara Fen lisesinde bizim çocuklar olmasın, oraya şöyle  donanımlı bir çocuk yolladığımızda başka çocuklara da faydası dokunur. Ben demiyorum başkasının çocuğu kıymetsiz. Onlar da kıymetli ancak önce bizim çocuklar, yanlış mı düşünüyorum, kardeş!”

Evet, kardeş yanlış düşünüyorsun.

Biz eskiden, bizim çocuklar yaramazlık yaptığında komşunun akıllı çocuklarıyla gururlanırdık. Onları sever, onları överdik. Şimdilerde haberimiz bile yok onlardan. Kendi çocuklarımızı düşünmekten. Doğru diye “yanlışlarımızı” kendi çocuklarınıza anlatmaktan komşu çocuklarından habersiziz. Belki de doğru olan bu. Keşke, onlar başka yerlerden doğruyu öğrenebilseler. Ama, nerde! Onlar da köşe kapmaca oynuyorlar. Bizden önce o köşelerin birinde olmak istiyorlar. En kestirme yoldan oralara varabilmenin hesabını yapıyorlar. Tıpkı bizim gibi!

Eee, doğru bilgiyi alan, alabilen, almaya çalışan yok öyleyse.

Makamların kimseyi daha iyi insan yapmadığını bilen yok öyleyse.

Vicdanın sesini duyabilen yok.  Değer mi bunlar için başkalarını ezmeye diyen yok.

Hakkı, hakikati bilen, duyan, duyurmaya çalışan yok öyleyse.

Haramı, helali öğrenen yok öyleyse.

Yatağı doldurulmuş dereler yağmur yağınca ne yapıyorsa onu yapıyoruz.  İlgilerimiz umursanmayınca, yeteneklerimiz görmezden gelinince derelere benziyoruz. Aldığımız bilgiler sadece öfkelerimizi taşırıyor biz de öfke seli oluyoruz.

Aynı hedefe doğru yanlış bilgilerle dolunca insan,  kırmalar, kırılmalar, incinmeler, incitmeler de doğal oluyor haliyle.

Konu döndü dolaştı yine eğitime geldi. Aklım ancak bu kadar. Herşeyin eğitimle aşılalabiceğine inanmışım.

Ancak o zaman köşebaşlarına kimin geldiğini umursamayız. Oradakilere güvenir, onları sever, sayarız. Ancak, o zaman yazın da, kışın da tadını alabiliriz. Ancak, doğru bir eğitimle komşu çocuklarını – diğerlerini- hatırlarız.