Sabiha DOĞAN


Kızlarımız, Korelilere aşık oluyor!

Kızlarımız, Korelilere aşık oluyor!


 Bu, bir şaka veya korkutma başlığı değil. Özellikle muhafazakar camianın çoğunlukla liseli kızları arasında büyük bir Koreli hayranlığı başlamış durumda. Hangi kanalda, ne zaman, ne sıklıkla yayınlanır söyleyemem ama bildiğim, kızlarımızın bu dizileri kaçırmadan izledikleri, buradaki oyunculara karşı duygusal yakınlık hissetmeye başladıkları.

Dizilerden sonra Kore filmlerini de izlemeye başlayan kızlar, oyunculardan çoğuna aşık olmuş -en azından öyle olduğunu zanneder- durumda. Sırf onlara benzemek için saçlarını onlar gibi taramaya başlayanlar, çevrelerindeki çekik gözlü erkeklerin peşine takılanlar, onlar gibi giyinmeye çalışanlar var. Çubuklarla yemek yemeye çalışanlar hatta hızını alamayıp Korece öğrenmeye kalkışan kızlar da az değil. Koreli oyuncuların isimlerini, özelliklerini tarihi kahramanlardan daha iyi ezberlemiş, telefonuna, bilgisayarına düzinelerce resimlerini yüklemiş genç kızlar…

Kızlarımızın bu Koreli hayranlığı çılgınlığı sebepsiz değil aslında. Duygusal hareketlilik içerisinde kendilerine rol model olacak, duygu dünyalarını dolduracak karakterlere ihtiyaç duyuyorlar. Yaşları kendilerine yakın, başarılı, göz önündeki delikanlıları beğenmeleri onlara hayranlık duymaları normal. Böyle bir beklenti ve boşluk duygusu karşısında kendilerine kolaylıkla ulaşmış kişileri seçmeleri de beklenendir.

Kendi ülkelerinde akranları sanatçı/şarkıcı olmaması gençlerin, karşılarına çıkan herhangi bir modele duygusal yakınlık kurmasına yol açıyor. Ekranlardaki yerli dizilerin yok olup giden oyuncuları ise genç kızların bu yöndeki bir hayranlıklarını kazanamıyor bile. Genç kızlar Koreli oyuncuların yaşını göstermeyen, masum yüzleriyle Amerikan yapımı vampir dizileri oyuncuları arasında git geller yaşıyorlar. Yine de gözlem ve duyumlarımızdan yararlanarak Koreli oyuncuların bu konuda daha önde olduklarını söyleyebiliriz.

Eskinin İslamcı, yeninin muhafazakar camiasında ideal ve düşünsel etkinliklerin azalması, artan sekülerleşme ve yaşanan çelişkili hayatın yansıması gençleri de etkilemiş durumda. Doksanlı yılların dernekleri, vakıfları bugün birer ölü teşekkül durumunda. Modernleşen ve bireyselleşen ebeveynin modern dünyayı geriden takip eden sorunlarla boğuşması gençleri boşlukta bırakmış. Bir yandan kendileriyle uğraşmaktan çocuklarını ihmal eden aile profili, diğer yandan toplumsal ve ailesel normların baskısını hissettirdiği çelişkili yapı içerisinde sendeleyen gençleri oluşturmuş.

Karma okuyan, karma yaşayan ama sevgili edinmeyi yasaklayan, aşık olmayı ayıplayan tutum genç kızları bir çıkış bulmaya zorlamış. Sevgili edinmeden âşık olabilecek, duygu dünyalarını dolduracak genç, yakışıklı, başarılı modeller onlar için ideal çözüm gibi görünüyor. Hayranlıklarını arkadaşlarıyla rahatlıkla paylaşabilecekleri, bunun için aile ve çevre tarafından ayıplanmayacaklarını bilmek onları rahatlatıyor. Ekranlardan evlerine giren yakışıklı şarkıcılar, oyuncular kendileri için ideal görünüyor.

Bu hayranlığın sadece bu çerçeveyle sınırlı olduğunu söyleyemeyiz tabii. Dünyada ortaya çıkan herhangi bir genç yıldız, şarkıcı en kısa sürede kendilerinin de hayallerine girmeye başlıyor. Örneğin Justin Bieber gibi şarkıcıların da azımsanmayacak oranda hayranı var. Onlar gibi davranmaya, onlar gibi yaşamaya, onlar gibi düşünmeye çalışan yığınla gencimiz…

Oyuncuların tek etkisinin genç kızlar üzerinde olduğunu söylemek de mümkün değil. Aynı zamanda delikanlılarımız bunları rol model alıp kendi dinamiklerinden uzak ideal tasavvurları içerisinde olabiliyorlar. Bunlarınki gibi şekillenen saçlarıyla, yapmacık ve şımarık hareketli hiçbir yere ait gözükmeyen çocuklar çıkıyor ortaya.

Şimdiye kadar fark edilmeyen ama yeni neslin muhafazası için doğru ve yararlı olacak genç medyatiklere ihtiyacımız var. Hatta bunun bir toplum mühendisliği, toplumu koruma, gençlere hizmet etme amaçlı bir sosyal proje olarak değerlendirilmesi lazım. Bir Sami Yusuf’un bile bu konuda ne kadar faydalı misyon gördüğünü gençlerle iç içe olabildiğinizde anlayabilirsiniz. Onun verdiği ahlaklı ve erdemli olma mesajının en az ailelerinki kadar etkili olduğunu da…

Kendi içimizden, değerleri olan sanatçılar/şarkıcılar nasıl çıkar, bunlar nasıl keşfedilir, nasıl yüreklendirilir bilemesem de bunun yerinin Hülya Avşar gözetimindeki  yarışma programı  olmadığını kesin bir şekilde ifade edebilirim. Belki de iş, İslami hassasiyeti gözetme iddiasıyla yola çıkmış olan kanallara, yapımcılara düşmektedir!

 Milat

twitter.com/sabihadogann