Pınar HOLT


İnişler ve çıkışlar hayatta olduğumuzun en büyük göstergesidir

İnişler ve çıkışlar hayatta olduğumuzun en büyük göstergesidir


Hepimizin hayatında inişler çıkışlar oluyor değil mi? Sevinçler ya da mutsuzluklar, hastalıklar ya da çok zinde olduğumuz günler, bolluk ya da maddi sıkıntılar, büyük başarılar ya da başarısızlıkları ve hatta yaşadığımız büyük aşklar ve büyük hayal kırıklıkları...

Sevgili Dostlar,

Yaşadığımız bu iniş ve çıkışlarda unutmamız gereken ve bizi ayakta tutacak tek doğru ‘Bulunduğumuz durumun her zaman gelip geçici olduğudur.’ Eğer yaşadığımız her sıkıntılı durumu evimize uğrayan bir ‘misafir’ olarak görürsek ve bu misafirin ‘ziyaret-i sebebini’ iyi anlayabilirsek yani; başımıza gelen kötü durumlardan doğru dersi çıkartabilirsek, karşımıza çıkacak diğer zorluklarla nasıl baş edeceğimizi öğrenmiş oluruz. Bazen ben kendimi heykeltıraşa benzetiyorum ve en büyük eserimin ise; ‘Kendimi tanıma ve tamamlama yolculuğum olduğunu düşünüyorum. Fazlalıklarımı törpüleyip, eksikliklerimi tamamlayarak eserimin gittikçe güzelleşmesine vesile olan en büyük katkının da yaşamıma uğrayan misafirlerin yani; sıkıntıların, inişlerin, çıkışların olduğunu düşünüyorum.

Geçenlerde internet üzerinde bu yazıyı yazmama sebep olan bir okurumun bana mail ile gönderdiği bir hikayenin bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum.

Bir gün dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşmış ve yemek ve konaklama yardımı istemiş. Köylü çok fakir olduğundan dervişe yardım edememiş ve  kendisine yemek ve yatak vermesi için Şakir diye zengin birinin çiftliğine gitmesini söylemiş.

Derviş Şakir’in çiftliğine varmış. Çok iyi misafir etmişler, yedirmişler, içirmişler. Yola koyulma zamanı gelmiş.

Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükret.” demiş.

Şakir ise: “Hiç bir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir. Bu da geçer…” diye cevap vermiş.

Derviş Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünmüş ancak anlam veremeyerek yoluna devam etmiş.  Bir kaç yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşmüş. Şakir’i ziyaret etmeye karar vermiş ancak yolda rastladığı köylüler Şakir’in bir sel felaketinde bütün malını, toprağını, evini kaybettiğini ve bölgede ki 2. Zengin kişi olan Haddad’ın yanında çalıştığını söylemiş. Bunun üzerine Derviş, Şakir’i görmek için Haddad’ın çiftliğine varmış. Şakir bu kez Derviş’i son derece mütevazi olan evinde misafir edip, kıt kanaat yemeğini onunla paylaşmış… Derviş vedalaşırken Şakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söylemiş.

Bunun üzerine Şakir:  ‘’Üzülme Derviş Unutma, bu da geçer…” demiş.

Derviş yine bu söze de bir anlam veremeyerek yoluna gitmiş. Aradan 7 yıl geçtikten sonra Derviş gezmeye devam ederken yolu yine o bölgeye düşmüş. Bu sefer Haddad’ın birkaç yıl önce öldüğünü ve ailesi olmadığı içinde bütün varını yoğunu Şakir’e bıraktığını köylülerden duymuş. Koşa koşa mutlulukla Şakir’in yanına gitmiş.

Derviş eski dostunu iyi ve bolluk içinde gördüğü için ne kadar sevindiğini söylemiş ama yine Şakir’den aynı cevabı almış: “Bu da geçer…”

Bir zaman sonra Derviş yine Şakir’i aramış. Ona bir tepeyi işaret etmişler. Şakir ölmüş ve tepede bulunan mezar taşında şu yazılıymış: “Bu da geçer…”

Derviş yine aynı cümleyi görünce sinirlenerek “Ölümün nesi geçecek?” demiş kendi kendine.

Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri dönmüş ama ortada ne tepe varmış ne de mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, silmiş, süpürmüş Şakir’den de geriye bir iz dahi kalmamış...

Benim kendi adıma bu hikaye den çıkardığım ana fikir: Hayat iniş, çıkışlarla doludur ve her şey gelip, geçicidir. Yaşadığımız iniş çıkışlardan aldığımız dersler bizi kendimize ve hayata karşı mütevazi, olgun ve sabırlı hale getirir ancak yukarıda heykeltıraş benzetmemde olduğu gibi fazlalıklarımı törpüleyip, eksikliklerimizi tamamlayarak eserin gittikçe güzelleşmesi hem sabır, hem emek, hem de zaman gerektirir.

Hala kendimi genç hissediyorum ama gençlik yıllarımda yaşadığım kötü durumlar karşısında kendimi negatif, endişeli ve kötü hissederdim ya da yaşadığım iyi durumlar karşısında kendimi adeta bir kuş gibi havalarda uçacak kadar mutlu, coşkulu ve sevgi dolu hissederdim. Tabi ki yıllar içerisinde bu iniş ve çıkışlar benim kendimi tanıma ve tamamlamam için adeta bir heykeltıraş gibi çalışmama olanak tanıdı. Sabırla, emekle, zamanla bu iniş çıkışları nasıl avantaja çevirebildiğimi sizlerle paylaşmak isterim:

  1. Kimseyi Suçlamamayı Öğrendim

‘Kimseyi övmeyen, kimseyi kötülemeyen, kimseden yakınmayan, kimseyi suçlamayan olgun insandır.’ Epiktetos

Yaşadığım olumsuzlukları bir başkasının üzerine yıkmanın beni daha güçsüzleştirdiğini, gerçeklerle yüzleşmekten kaçtığımı ve sorumluluk almamı engellediğini fark ettim.

  1. Geçmişi Bağışlamayı Öğrendim

‘Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar’ Paul Boese

Yıllarca ayak bileğime zincirlenmiş gibi öfke, kızgınlık, acılarla yaşamış biri olarak, geçmişi bağışlamanın çok kolay olmadığını biliyorum. Sanırım ilk adımı önce kendimi bağışlayarak attım ve yıllarca taşıdığım bu zincirleri kırınca ne kadar özgür, ne kadar mutlu ve huzurlu olduğumu keşfettim. Baş edemediğim durumlarda mutlaka bir uzman yardımına başvurmam gerektiğini öğrendim.

  1. Kendimi Sevmeyi Öğrendim

‘Eğer kendimizi gerçekten seversek, hayatımızda ki her şey yolunda gider’ Louise Hay

Kendimi sevmeye; kendimin iyi, güzel, parlak, alkışlanacak taraflarım kadar, kötü, zayıf, karanlık ve yüzleşmesi kolay olmayan taraflarımı da kabul edip kucaklamaya başladığımda öğrendim.

  1. Sürekli Olumsuzluklara Odaklanmamayı Öğrendim

‘Mutlu olanların hepsi uyuyor, mutsuzlara selam olsun’

Yıllar içerisinde ‘Neden mutsuzum?’ ‘Neden bunlar benim başıma geliyor?’ gibi sorular sormak yerine, beni mutlu eden anların ve sevinçlerin tadını çıkartıp, şükür etmeyi öğrendim.

  1. Bu da Geçer!

‘Unutma; Nasıl ki her gecenin sabahı...

Her kışın bir baharı...

Her çıkışın bir inişi varsa...

Her zorluğunda bir kolaylığı vardır’ Bedirhan Gökçe

Hayatımda umduğum gibi gitmeyen birçok şey yaşadım ve yaşıyorum. Eskiden olsa ‘Neden bunlar benim başıma geliyor?’ diye sorar ve cevabını bulamadığımda da umutsuzluğa kapılıyor olurdum. Artık bu gibi durumlarda ne sinirleniyorum ne de umutsuzluğa kapılıyorum. Yaşamıma uğrayan olumsuzlukların benim gerçek dostlarım olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu dostlar; bana hala şifa bulamamış yaralarımı, bağışlamam gerekenleri bağışlamamı, bırakmam gerekenleri bırakmamı göstermeye geliyorlar ve geçip gidiyorlar. Unutmayın! Hiçbir fırtına sonsuza kadar sürmez. O bile gelip, geçer!

Yazımın başında yer verdiğim hikaye de Şakir’in Derviş’e dediği gibi ‘Bu da Geçer!’

Sevgiyle...