Zeliha ÖZTÜRK


Helal Olsun !...

Helal Olsun !...


'Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helâlden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak.' (Sallallahu aleyhi ve sellem)
'En faziletli amel helal kazançtır.' (Sallallahu aleyhi ve sellem)

İnsanın en başta gelen vazifelerinden biri helal dairede yaşamak, helal kazanmak ve helal yolda harcamaktır. Gönül ehli; yerken ağzınıza girene, konuşurken ağzınızdan çıkana dikkat edin! tavsiyesini çokça yapmışlardır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem), insanların helâl ve harama dikkat etmeden bir hayat yaşamalarını âhirzaman fitnelerinden birisi olarak göstermiştir. 
Öte yandan Ashab-ı Kehf'in anlatıldığı kıssada geçen şu hâdise de konumuz açısından dikkat çekicidir. Dinlerini yaşamak için bir mağaraya çekilen Ashab-ı Kehf, 309 yıl orada kaldıktan sonra uyanırlar. Daha sonra içlerinden birisini kendilerine yiyecek getirmesi için şehre gönderirler. Kur'ân-ı Kerîm onların bu durumunu şu ifadelerle anlatır: 'Şu akçeyi verip içinizden birini şehre gönderin de baksın en temiz yiyecek ne ise ondan size azık tedarik etsin.' Buna göre onlar, şehre gönderecekleri kimseden kendilerine getirecekleri rızkın temiz olmasını istemektedirler. 'Helâl talebi, her Müslüman üzerine vaciptir.' buyurmak sûretiyle meselenin ehemmiyetine dikkat çekmiştir. 
Meşru dairede yer alan ve insanlığın istifadesine sunulan nimetler insanı harama düşürmeyecek ölçüde geniştir. Nebiyy-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) bir dualarında: 'Allahım, helâl nimetlerinle benim gözümü, gönlümü öyle doyur ki harama dönüp bakmayayım.' buyurmak suretiyle helâl dairenin önemine işaret etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri de bu hakikati şöyle ifade etmiştir: 'Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.'
Cenâb-ı Hak, Mü'minûn Sûresi'nde şöyle buyurmuştur: 'Siz ey peygamberler! Helâl ve hoş şeylerden yiyip için, makbul ve güzel işler işleyin! Zîrâ Ben yaptığınız her şeyi bilmekteyim.' Bu âyet-i kerîmede peygamberlere ve onların şahsında bütün müminlere hitaben, helâl ve hoş rızıklardan yemeleri ve sonra da salih ameller işlemeleri emredilmiştir. Ancak helâl rızık yeme emrinin salih amelden önce gelmesi gösteriyor ki, salih amelde bulunabilmek, helâl rızıkla beslenmeye bağlıdır. Demek ki, haramlarla beslenen bir insanın amellerinin de salih olabilmesi zordur.
 Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) haram giren bir midenin maruz kalacağı akıbeti ifade etme sadedinde şöyle buyurmuştur: 'İnsanın ilk (çürüyüp) kokacak olan yeri karnıdır. Öyleyse, bir insan gücü yettiğince karnına temiz olmayan şeyleri sokmamaya çalışsın!'
Başka bir Hadîs-i Şerîflerinde ise Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) haramla beslenen bir insanın duasının bile kabul olmayacağını ifade etmiştir. 
Deylemî'nin İbn Mes'ud'dan rivayet ettiği: 'Kim haram bir lokma yerse, Allah onun kırk gece namazını ve kırk sabah da duasını kabul etmez. Haramın besleyip büyüttüğü her et için en layık olan yer cehennemdir. Muhakkak haramdan bir lokma bile eti besleyip büyütür.' Hadîs-i Şerîfi de helâl lokmayla beslenmenin ne derece ehemmiyetli olduğunu çarpıcı bir şekilde beyan etmektedir.
İmam Gazzali Hazretleri de; 'Bazen olur ki, kulun kalbi yediği bir yiyecekten dolayı ters çevrilir ve tıpkı tabaklanmış derinin büzülüp çekildiği gibi büzülüp çekilir de bir daha da eski durumuna dönemez.'; 'Biz başka değil sadece helâl yiyecekleri yeriz. Bu sebepledir ki, kalblerimiz müstakim olur, hâlimiz aynı kalır, melekût âlemine muttali olur ve ahiret âlemini müşahade ederiz.' buyurmuşlardır.
Müfessir Merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın: 'İsm-i Azam duası, 'helal lokma'dır.' tarzında bir beyanı olduğu söylenir. Yani ibadet ve duaların makbuliyeti yenilen lokmaların manevi durumuyla da yakından alakalıdır. Zira helal lokma vücutta kulluk enerjisini meydana getirir. İnsanların isyanının sebebini haram lokmada aramak gerekir. Çünkü haram lokmayla beslenen bir vücudun ibadete meyilli olması mümkün değildir. Haramla beslenen bir vücut, ibadetlere değil, şehvete meyillidir. 
'Kişinin dindarlığı ekmeğinin helalliği nispetindedir.' (Süfyan-i Sevri)
Hazreti Mevlâna ise helâl lokmanın insan üzerindeki tesirini şu sözleriyle dile getirmiştir: 'İlim de hikmet de helâl lokmadan doğar; aşk da, merhamet de helâl lokmayla meydana gelir. Bir lokma, haset ve hileyi netice verirse, cehalete ve gaflete sebep olursa, bil ki, o lokma haramdır. Hiç buğday ekilip de arpa hasat edildiğini gördün mü?'
Abdullah bin Ömer (ra) : 'Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çivi gibi olsanız da haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez.' buyurmuştur. 
Bunların yanında Abdullah b. Abbas, Cenâb-ı Hakk'ın midesinde haram bulunan bir kimsenin namazını kabul etmeyeceğini, İbrahim b. Ethem, yüce makamlara ermenin, mideye gireni kontrol etmekle mümkün olacağını, Fudayl b. İyaz, midesine girenleri bilen kimseyi Allah'ın sıddıklardan yazacağını, Yahya b. Muaz, Allah'ın hazinelerinden bir hazine olan itaatin anahtarının dua, anahtarın dişlerinin ise helâl lokma olduğunu, ifade etmişlerdir.
Bunca helal rızkın arasında, Rabbim, helal dairede yaşamayı, helal kazanmayı, helal yolda harcamayı ve paylaşmayı nasip etsin inşaAllah. 

Kalbi selamlar