Metin BOŞNAK


Efkâr ve Herzeler

Efkâr ve Herzeler


“Demokrasi” dediğin bir kaç parti, bir kaç lider.
Onu isteyen sahiplensin; bize liyakât lazım.
Güvencin Gerdanlığı kitabını yazan bir kültürden, şiddet kültürüne nasıl geçti bu toplum? 
Huzur mu giden, Hû'zur mu?
Flamenko'dan, sevdalinkaya, chanson'dan Türküye aynı şeyleri söylerdik. 
Bazen Country ve Caz olduk, cızla etti içimiz hüzünle.
Dil'im, dil'im bir Âlem.
Eşkıya filminde haklı olan kimdi?' sorusu, demokrasinin de doğrularını ortaya koyacaktır...
Kültürün mantarı da var; insanın da. 
Sorun organikten/biyolojikten öteye geçemeyince ortaya çıkar.
Yorgun, argın da olsak bazen; bir Türküden bize gelen unuttuğumuz varlığımızdır.
'Gül desenli elbise giymişsin, 
Sana çok da yakışmış. 
Lakin korkum, gülün dikeninin gölgesi incitir seni.' diyen kültürden nereye geldik?
Kahve'yi Yemenden alıp onu bir bitkiden, büyük bir kültüre dönüştüren medeniyete ne oldu?
Kendi yarattığı kahvehane kültürünü 'Cafe' olarak geriye alkışlarla alan kültür nasıl bir kültürdür?
Yanıldık bir yerlerde, bir yerde başka anıldık. 
Biz biz idik, farklı sanıldık...
Nesim'inin derisini yüzenler, altında hakikatten başka ne buldular ki!
Kültürler de insanlar gibidir; aşağılık kompleksine kapılınca, unutur kendini.
Sonrasında 'sentez' dedikleri garabetler çıkar ortaya. 
Traktörün arka lastiğini, arabanın önüne takmak gibi olur durum.
Her kültürlenmede biraz tabiatından uzaklaşma vardır. 
Kültür-natüre ikileminde tercih ne olarak peki?
İnsanız işte!
Balçık'ıntılık yapmak lazım arada. 
Hüznünü içine gömerek yaşayan insanları içten anlamak...
Ne idim, değil, ne idüğümde kalmak...
Kırk sene Starbucks içse insan, hatırı ancak kırk dakika olur. :)
Hele gelenekteki o kahve ikramı yok mu? 
Damat adayının kahvesine 'tuz' atarak, sabırlı mı iyi huylu mu diye denemek. :) 
Konuşan kültür bu!
Kadim kültürümüzde, Aşk bile ayrı ayrı değildi. 
Aynı şiirde hem Allah, hem kul aşkını yönelik olarak okumak mümkündü. Vahdetin böylesi vardı.
Yani muhafazakâr kesim 'laik' kesime atıp tutarken, bir anlamda Aşkın da seküler sürümlerini çıkardı. 
Lâle'de gül kokladık; Elif'de Vav sakladık. 
Koştuk kısrak gibi;lakin küheylanca durakladık.
Akal Teke atlarını mahmuzlama zamanıdır. 
Yelelerinde rüzgârı savurma zamanı. 
Rüzgâr olma zamanı. 
Kime kızarsak kendimize kızarız. 
Varlığın bir yanından diğerine savrulan bir sarkaç var. 
Zor bazen anlamak anlatmak, ama insanız.
Varlığın da bir yokluğunda hadi erit bakalım…
Eriyen de bir, eriten de.