Hazal SEYİTOĞLU


'Ateşi kıvılcımken söndürmeli'*

'Ateşi kıvılcımken söndürmeli'*


Gezi vak’asının üzerinden neredeyse iki buçuk ay geçti... Yankıları, sebep ve sonuç ilişkileri, kişiler ve kurumlar üzerindeki etkisi, tepkisi, halen konuşuluyor, tartışılıyor ve tartışılmaya da devam edecek... 
Berberinden tutun taksicisine eczanede çalışan kalfasına kadar herkesin siyaset ve ekonomi bilgisinin fevkaladenin de fevkinde olduğu ülkemde doksan dakikalık maç sonrası iki buçuk saatlik yorum programları yok satarken, aynı kefede siyasetin tartılması artık olağan bir hal...
Geçen gece ofisten geç saatte çıktım. Taksiye binince, şoför dinlediği kanalı değiştirdi. Değiştirmesine gerek olmadığını, dinlemek istediğimi söyledim. Ergenekon davasının açıklandığı gün veyahut ertesi... Can Ataklı’nın konuk olduğu programda hararetli bir tartışma var. Dayanamadım.. Benim neyim eksik siyaset konuşan taifeden? “Bre melunlar, bre zındıklar! Ne işi vardı el bombaları generalin evinde? Bu kadar ıslak imzalı belge, andıçlar, gerçek isimlerden oluşmuş senaryo(!)lar, topraklara gömülü silahlar vs vs... çok isteyen varsa okusun.. Okumadan okudum demesin ama.. komik oluyor... Daha bunun ay ışığı, balyozu var... boru mu bunlar?” Kendi mi kaptırmışım.. Birden şoför beyden özür diledim.. “Kusura bakmayın.. Belki siz farklı düşünüyorsunuzdur... Ama benim düşünce bu”, dedim.. Sanıyorum herkes kendi namına bir şeyler çıkarttı bu gezi vak’asından.. Ben de kendi namıma savunduğum ideal ve doğrular uğruna dik durmayı öğrendim... Sonuç ne olursa olsun mahalle (iş çevresi oluyor bu özellikle) baskılarına boyun eğmeyeceğim. Hatta bugün STAR gazetesiyle gittim iş yerine soranlara ya da yan göz bakanlara “yandaşım, hadi bakalım.” deme cesaretini bile gösterecektim ama kimse sormadı.. O kadar da çalışmıştım cümlelerime... Neyse taksici de benim gibi düşünüyormuş. Duraktakilerle konuşamadığını söyledi ve şunu ekledi: İnsanların ekonomik güçleri olmasaydı, aç olsaydılar gezi eylemleri başarılı olurdu ama insanların aslında keyifleri yerinde, bakmayın siz konuşmalarına..  Mısır’da neden darbe oldu? Çünkü devlet güçsüz, ülke ekonomisi muhtaç, insanlar artık bezmiş...
   
Sonra aklıma birkaç hafta önce Üsküdar’da iki temizlik görevlisinin iftar sonrası ortalığı temizlerken yaptıkları konuşma geldi. Biri, diğerine diyordu ki: Mursi hatalı davrandı... Öteki de cevap veriyordu: Olmaz, adam hata yaptı diye darbe mi yapılır?
* Baş karakterlerden İvan Sçerbakov'un babasının, İvan'a ölmeden önce '..sen başkasının kabahatini gizlersen, Tanrı da senin iki günahını affeder.' dediği aynı adlı Tolstoy eseridir.
Not: Mısır için 47 gündür direnen insanların şanlı direnişlerini kutluyorum ve Allah’tan onlara zafer vermesini diliyorum. Özellikle gezi vak’asından sonra “Mısır’ın Erdoğan’ı devrildi” şeklinde atılan kötü kadın darbe kahkahalarına inat hemen hergün Galatasayar Lisesi önünde ve Saraçhane’de, İHH önderliğinde bir araya gelen topluluğuda yürükten destekliyorum. Türkiye için bu zamanlamanın bir lütuf olduğunu düşünüyorum. Fakat Türkiye’de bazı kişilerin “bu kadar direniş ufak bir şeyler almak için olmamalı, Sisi bilmem ne olmalı, Mursi yeniden görevine iade edilmeli, şöyle olmalı, böyle olmalı, boşuna mı bunca insan ölüyor?” diye ahkam kesmelerine fena halde kızıyorum. Yahu sizler nasıl Müslümansınız? Elde var “0” ile masum insanların ölmeye devam etmesini mi tercih edersiniz, yoksa ufak tefek bir şeyler olsa bile ya hep ya hiç demektense bir yerlerlerden başlamayı mı? Ayıp değil miydi Kerim Balcı’ya yaptıklarınız..
Ev Ödevi 1: Kerim Balcı, “Hz. Musa gitmişti Firavun’a” okunacak... 
Ev Ödevi 2:Hudeybiye defalarca okunacak, Hudeybiye’de feda ettiklerimiz ve akabindeki 10 yıl içinde kazandıklarımız araştırılacak...