Kıymetli okurlarım yeni yazımızda, günümüzde insanların kendilerince yorumladıkları ve uyarladıkları din anlayışından kısmen de olsa bahsetmek bu konuya değinmek istiyorum.
Evrensel bir din olan İslam dininin haliyle tüm özellikleri de evrenseldir bunun içerisinde dine ait olan
ana kitapta dahildir..
Tüm insanlığa hitap eden bunun yanı sıra diğer canlı cansız tüm var edilenlerden bahsedip konu edinen ana kitap günümüze kadar kutsallığını muhafaza etmiş ve korunmuştur.
Var edici yegane yaratıcı olan Rab öylesine nezih bir hitapla işlemiştir ki kelimeleri, hepsi adeta ayrı bir ayet niteliğinde..
İlahi kitap evrensel bir dinin sözüdür
ve ilahi kitabın en açık muhatabı ise insanlardır, insanların ana kitabı daha net anlamaları için ele alınan konu tefsir iken en açık ve net tefsir ise bu dinin elçisi olan Peygamber (a.s)’ın sözleri yani hadislerdir..
Dini kendi nefis ve çıkarlarına göre yorumlayan bir toplumda yaşıyoruz maalesef, bu ana kitaptaki ayetler hakkında yada hadislerde olsun hiç fark etmiyor tabiri caizse hiç kimse ebedi hayatta akacak gözyaşına bakmıyor düşünmüyor..
Elbette bu konuda mana itibari ile su istimal edilen ayetleri sıralayabiliriz ancak birtakım hadislerde vardır ki Peygamber a.s. sözü diye insanlar arasında inanç eseri olmuş ortaya çıkmıştır..
İşte onlardan sadece birini
şöyle ele alabiliriz..
Kadın haklarını koruma niteliğinde birçok kanun ve düzenlemelerinin olduğu bu günlerde kadınlara yönelik her türlü şiddeti uygulayan kişilerde psikolojik kültürel ve eğitim sıkıntısı olduğu kadar bağlı bulunduğu dinin özelliklerini bilmemesinden yada yanlış bilmesinden kaynaklanan sorunları da göz ardı etmemek gerekir..
Kişiler kültürlerini ve eğitimlerini dinin evrensel manasını bozmadan almış olsalardı davranışlarında ve inanç sistemlerinde bir tahribat ve çöküş yaşamayacaklar, bilakis tam tersine evvela bireysel daha sonra ailevi ve toplumsal sorunlara çözümler bulan bir kişi konumuna geleceklerdi. Basit, pasif, toplumun kendisinden kaçtığı ya da sadece dinlemek zorunda oldukları için dinlenilen bir kişi olmaktan çıkıp sayılan sevilen hep arzulanan bir insan konumuna oturmuş olacaklardı, çevresi şerrinden korktuğu için değil kendisine duydukları saygıdan dolayı çekinecekti.
Bu noktada bana göre din görevlilerine ciddi anlamda iş düşüyor. Bulundukları konumu makam ve geçim yeri olmaktan sıyırıp topluma karşı sorumluluk merkezi haline getirmelidirler.. Günden güne çoğalan aile çöküşlerinde kendimizi mesul hissetmeli bir aileye dahi yetişemediğimiz için çöküşün yaşandığı ıstırabını çekmeliyiz,
nitekim burada hemen konunun aslı olan mevzuya geçmek istiyorum, yıllarca birçok kesim tarafından dinin erkeğe bir tolerans olarak verdiği düşüncesine inanılan ve bu nitelikte kullanılan bir hadisten bahsetmek istiyorum...
Hadisten çıkarılan sadece bir tek söz 'Allah kendinden sonra, birine secde edilmesini istemiş olsaydı kadının kocasına secde etmesini emrederdi' ( hadisin sahih
olup olmadığı muallak olmakla beraber sahih olmadığına dair görüşler daha kuvvetlidir)..
Nitekim bu hadisi sahih olarak ele alacak olsak bile bahsedilen hadis rivayete göre bir olay üzerine söylenmiş ve bu olayda geçen cümlede Peygamberin ağzından yukarıda ifade ettiğimiz şekilde çıkmıştır.
Bu hadisi Peygamber (s.a.s) sözü olmaktan çıkarıp Kudsi Hadis yahut Ayettir diyenler dahi çıkıyor..
Belki şuanda öylemi oluyor yada bu şekilde yanlış bilinemez düşüncesine kapılıyor olabiliriz işte olayın acı yönü de burada başlıyor eğer dini tebliğ manasında gerek erkek ve gerekse bayan görevliler görevlerini hakkıyla icra etmiş olsalardı bu kadar çok yaralanmazdık kanısındayım,
bunu tatlı bir sitem yada dost acı söyler olarak mı yoksa acı gerçekler olarak mı algılarsınız bilmem amma bildiğim tek şey bunların maalesef gerçek oluşudur ve bu acı gerçekte hepimizin payı olduğudur, zira dini güzel anlatmayı başaramadık, dinin savunmadan önce anlatılmaya ihtiyacı vardır ancak hep tersi oldu ve dini hep savunma ihtiyacına sahip olarak görüp onu anlatmayı ve yaşatmayı ihmal ettik, bu sebeple
yukarıda da bahsettiğimiz gibi ciddi bir sorumluluk altındayız ve bunun ciddiyetini de evvela bizler idrak etmeliyiz zira din anlayışı ve doğru algılanamayan kural ve görevlerden her birimiz mesulüz..
Mevzu bahis hadise gelince bu hadise dayanarak yıllarca kadınlara bir emir altı memur gözüyle bakan veyahut kendisine muhtaç bir varlık gözüyle bakan eş olmaktan ziyade kendisine adeta kulluk edilmesini isteyen adam(cağız)larla karşılaşabiliyoruz , demek ki aile içinde geçimsizlik şiddet baskı kadını hor görme sadece psikolojik bir eksiklikten değil daha çok ve hatta insan psikolojisinde içine alan inanç ve dini kültürel eksiklikten kaynaklanan bir durumdur..
Bir erkek eşinden hizmet bekliyorsa sevgi vermeli şefkat vermeli onu mecbur görmemeli ki kadın kendini mecbur görsün gördüğü o ilgi sevgi karşısında nasıl hizmet edeceğini bilemesin. Eşinin her türlü hizmetinde bulunmak isteyen kadın, içindeki korkuyla titreyerek değil duyduğu sevgiyle muhabbetle bunu yapmalı, pişirdiği aşına korku değil muhabbet tadı katmalı ki yuva adını alsın yapılan ibadetler ibadet olsun ve o yuvada yapılan her iş haneye sevap olarak yazılsın.
Aksi takdirde böyle düşünen ve bu hadisi kendilerince yorumlayıp ve kabul eden bir yaşam biçimi haline getiren erkekler topluluğu , kendilerine göre bir üsluba bürünüp eşlerine karşı kendilerini ilahlaştırma yolunu izledikleri takdirde muhakkak bir yerde tökezlemeleri söz konusu, an meselesi , unutmamak gerekir ki eşler her zaman birbirlerini tamamlayan varlıklar olup tek taraflı değil birbirlerine her daim muhtaç birer bireylerdir ve takdir edersiniz ki kimin kime muhtaç kalacağını ancak Allah bilir, işte o vakit büyüklük taslayıp sözünü geçirmeye çalışan her türlü şiddeti karşısındakine layık gören insan, aciz kimsesiz ve muhtaç bir duruma düşebilir o anda her şey bitip tek şey devreye girer sevgi ve şefkat.. O halde toplum ve bireyler olarak yapmamız gereken vazifeler vardır ki herkes kendi üzerine düşen görevi muhakkak yapmalıdır..
Sevgi ve merhamet duyguları zamanında iyi beslenmelidir Aile ve bireyler doğru olanı doğru yerlerden öğrenmeye çalışırken bu alanda vazifeli kişilerde olabildiğince hızla özellikle de dini farklı kültürlerde yaşamaya çalışan toplumlara ulaşmalıdırlar...
Dini kendi örf, kültür ve anlayışımıza göre uydurmak yerine din kültürünü doğru bir biçimde anlayarak hayatımıza geçirmeyi ideal edinmeliyiz o zaman sorunlar aşılmaya başlayacaktır..
yukarıda bahsettiğimiz hadisin açılımını anlatıp neden sahih olmadığı yönündeki düşüncemi arz etmek istiyorum ..
Rivayete göre
Muaz b.cebel Efendimize secde etmek istiyor Efendimiz neden bunu yapmak istediğini sorunca Hristiyanların din adamlarına böyle yaptıklarını gördüğünü ve saygıya en layık kişinin Efendimiz olacağını söylüyor..
Efendimiz bunun üzerine bu hadisi şerifi söylüyor..
(Kaynak hadis buhari, tirmizi ..)
Burada her ne kadar peygamberimizin s.a.s anlatmak istediği bu değil denilse de şu yönüyle de bakmak gerekir..
1:Muaz b.cebel sayılır sahabelerdendi. saygıyı ve görgü kurallarına varıncaya kadar her şeyi peygamber efendimizden öğrenmiş ve asla bir Hristiyan’ı taklit edecek ve onların hareketiyle yola çıkarak böyle bir tavır sergilemeleri imkansız ki asla böyle bir şeye yeltenmemişlerdir burada sahabe efendimizi küçültme var..
2: Peygamber efendimiz böylesine bir durumda anlatmak istediğini çetrefilli bir şekilde değil net olarak söylemiştir her zaman, tavsiyeleri ve nasihatleri nettir..
3: Velev ki doğru bile olsa günümüz erkeklerinin bunu alıp kendilerine bir koz olarak kullanmaları doğru değildir nitekim o anki olay üzerine söylemiştir (yine de bunu söylerken ısrarla sahih olmadığı görüşlerini ciddiye almaktayım)
4:Peygamber efendimiz ümmetinde fitne çıkaracak sözler telaffuz etmemiştir, biliyoruz ki henüz vefat etmeden önce dahi ona ait olmayan sözler söylenmiş ve Resulullah 'benim dışımda olan bir sözü bana aitmiş gibi söyleyenlere lanet olsun' buyurmuşlardır.. Nitekim bu hadise inanıp teoriye geçirmenin mesuliyeti daha fazladır toplum olarak..
5:Ve son olarak da teşbih olarak kullanmak isteyen yani Araplar benzetme sanatını kullanıyor tabiri, evrensel olan bir dine atfedilecek sözlerde Arap benzetme sanatı değil o anki ve gelecekteki toplumun değerleri göz önünde bulundurulur. Nitekim Peygamber a.s da hep bunu yapmıştır..
Kıymetli okurlarım burada ifade edilen mevzu bahis kimsenin kimseden üstün olduğu yada aile içinde bir reis bir baba konumunda olan erkekleri küçültmek değildir asla, sadece bilinmesi gereken dinimiz içinde dahi olsa her söylenene özelliklede nefsimize hoş gelecek şeylere hemen teslim olmak yerine karşımızdakinin hak ve hukukunu da göz önünde bulundurarak aslını araştırmamız gerekir ki akıllı insana yakışanda budur..
Nitekim dinimizde Aile kavramı o kadar çok net anlatılmıştır ki onca güzelliklerin içinde kalkıp zayıf bir hadisle amel etmek sadece nefsidir başka bir yorumu olamaz, elbette insanlara dini ve bu bilgileri yanlış şekilde empoze edenlerinde ayrıca verecekleri hesapları olacak o çetin günde...
Son olarak ifade etmeliyim ki
bir erkek kendini sevdirmeyi başarmışsa böyle bir savunmaya gerek duymaz ve bir kadın kocasını gerçekten çok sevmişse, eşinin büyüklenip öfkeyle her şey yaptırmasını beklemez
zira bizim toplumumuzda kadınlarımızın sevgisi kendilerini feda etme manasını taşıyor bu mana günümüzde bozulmuşsa beylerinde bunda katkısı çoktur.. VESSELAM!..