Murat ÇAKIR


Akademik Körlük

Akademik Körlük



Üniversiteler ülkelerin geleceklerinin teminatıdır…


Bu yüzdendir ki tüm uluslar üniversitelerine ya da üniversite ile eşdeğer eğitim kurumlarına ve burada yetişecek gençliğe son derece önem verirler.

Bilinir ki bu eğitim yuvasından bilgi yükü yüklenerek ayrılan kişi yeni tohumlar ekmek adına ülkenin dört bir tarafına yayılır. Ekilen bu tohumun sağlam olması durumunda ülkenin geleceğinin aydınlık ve yine ekilen bu tohumun çürük olması durumunda da ülkenin geleceğinin karanlık olacağı düşünülür.

Elbette ki her ülke yetişen neslin, kendi ülkesi adına gelecek vadeden bir nesil olarak yetişmesini ister ve harcanan tüm çabalar bunun içindir.

Ve yine bilinir ki okumuş cahil okumamış cahilden daha çok tehlikelidir.

Ülkelerin geleceklerinin teminatı olan üniversitelerin emin ve şahsiyet sahibi kişilere emanet edilmesi ülke adına yapılabilecek en büyük yatırımdır.

Yıllardır bu ülkede yaşayan insanların saçı sakalı, örtüsü ile uğraşıldı. Tabiri caiz ise insanların kafalarının içindekinden daha çok dışı ile uğraşıldı.

 Bu yüzdendir ki yıllarca Teknolojide, edebiyatta, sanatta kültürde ilimde bilimde vs. dünya çapında yayınlara, yeniliklere, buluşlara, ülke olarak imza atmak yerine, halkımızın inançlarına, değerlerine, kültürüne laf atmakla yetinildi.

Bu halkın, inançlarını, değerlerini görmemezlikten gelen bu eğitim kurumlarının başındaki en yetkili mercilerin yıllarca bu halk ile kopuk yaşamadığını kim savunabilir? 

Üniversitelere atanan rektörler siyasi hükümetlerin esiri olmamalıdırlar.

Ve yine bu üniversitelere atanacak rektörlerin de çok iyi tahlil edilmesi gerekmektedir.

Rektör kendi çizgisini, ideolojisini yetişecek nesile diretemez, empoze edemez.

Etmemelidir.

Rektör bulunduğu konumun öneminin farkında olacak. Tabiri caiz ise üniversiteyi, babasının çiftliği gibi kullanamayacak.

Atalarımız ne güzel demiş,
“ Adama adam gerek adam etsin adamı, adam adam olmayınca adam edemez adamı” 

Bu yüzdendir ki;

Tarihi ve sanat eserlerini kaçırmak ile uğraşan bunu kendisine ilke edinmiş bir rektörden siz ne kadar eğitimde duyarlı olmasını beklersiniz. Bunun yetiştireceği öğrencilerin yarın hırsız olmayacaklarının garantisini kim verebilir?

Gece gündüz elinde tuhaf tuhaf pankartlar ile o miting senin bu miting benim diye koşturan bir rektörün yetiştireceği öğrencinin yarın berduş olmayacağının garantisini kim verebilir?

On liraya alabileceği mikroskobu birilerine rant sağlamak adına yüz liraya satın alan üniversite içindeki ihaleleri zengin olmak için bir rant kapısı gibi gören bir rektörün yetiştireceği öğrencilerin yarın ihale satan bir şahsiyetsiz olmayacağının garantisini kim verebilir?

Rektörlük etrafını Çin Seddi gibi ördüğü duvarların içinde fildişi sarayların üst katlarında oturmakla da yapılmaz.

Hz. Ömer’in adaletini bilirsiniz.  Dillere destan bu adalet timsali halife Fırat’ın kenarında bir kuzuyu kurt kapsa ben mesulüm diyordu.

İşte sorumluluk!

Peki ya siz!

Mezun olan her öğrencinin eğitiminin hakkını vererek mezun olduğuna, gerekli ve yeterli tam bir eğitim verdirdiğinize, öğrencinin saçı ile başı ile yani kafasının dışındakilerden çok içindekiler ile uğraştığınıza sorumluğunuzu tam olarak yerine getirdiğinizden mesul müsünüz? Yarınımız,  geleceğimiz sağlam. Diyebiliyor musunuz?

İçiniz rahat mı?

Mezun olan her öğrenciye en iyi eğitimi vermenin yanında bu halk ile de iç içe olduğunuzu.  Bu halkın sorunları ile ilgilenmek ve bu sorunlara çözüm önerileri getirmek, bu halkın gelişimi için yeni yeni projelere imza attığınıza inanıyor musunuz?

Şahsım olarak ben, sorumluluk açısından baktığım zaman bir ilin mülki amiri olan Vali’den sonra rektör olan kişinin sorumlulukta ikinci sırada geldiğine inanıyorum. Yapılacak güzel işlerde sevabının da fazla ancak yapılacak hatalarda da sorumluluk ve cezasının da kat be kat fazla olacağına inanıyorum.

Siz tüm bu sorumluluklarınızı yerine getiremezseniz. Elbette ki halk sizi sadece Türkiye’nin en büyük tavuk dürüm tüketen topluluğun başındaki adam olarak tanır.

Rektörlük; seçilebilmek için destek almış olduğu guruplara, koltuğuna oturduktan sonra aldığı desteğin diyetini üniversitenin kadrolarını, makamlarını ve kaynaklarını peşkeş çekmekle de yapılmaz.

Rektörlük; kendisini tayin eden makamlara şirin görünmek adına basın önünde pireyi deve gibi göstermekle de olunmaz.
Bulunduğu ilin halkı ile içli dışlı olmayan bir rektör, bulunduğu ilin eksikliklerini göremeyen ve çözüm önerileri üretemeyen bir rektör bu halkın geleceğine ne kadar katkı sunabilir?
Rektörlük fedakârlık ister, cefakâr olmayı gerektirir. Üretmeyi, bilmeyi, bilmeyi sağlamayı, dinlemeyi, yaşadığı ilin değerlerine sahip çıkmayı gerektirir. 

Öyle sadece bahar şenliklerinde iki tur atmakla, halayın başını tutmakla da olunmuyor.

Çok şükür ki, şahsiyet sahibi, bulunduğu konumun, üstlenmiş olduğu misyonun öneminin farkında olan, bulunduğu halk ile iç içe, yaşadığı ilin sorunlarını kendisine dert edinmiş çözüm üreten, yaşadığı ilin değerlerine sahip çıkan rektörlerimiz de var ve yetişiyor.

Ancak yukarıda saydığımız değerlerin çok daha dışında farklı amaçlar, hayaller peşinde koşan, ülkenin geleceğinin teminatı olan gençlerin yetişmelerinden çok ihalelerin kendisine kazandıracaklarının hesaplarını yapan, bulunduğu üniversiteyi siyaset arenasına çeviren, öğrencilerinin kafasından çok halen dışındakiler ile uğraşan, her gelen siyasi gücün karşısında emme basma tulumba gibi eğilip bükülen rektörler de mevcut ne yazık ki.

İşte gerçek akademik körlük bu!

Sorarım size gözlerini herhangi bir sebepten dolayı kaybetmiş görme engelli kardeşlerim mi, Yoksa bu gibi okumuş ancak egoları yüzünden gerçekleri göremeyecek kadar kör olanlar mı gerçek kör?