Okula yeni başlayan çocuklarda ayrılık anksiyetesi problemi

Okulların Açılmasıyla Birlikte, İlk Kez Okula Başlayan Veya Başladıktan Kısa Süre Sonra Öğrencilerde Meydana Gelen Davranışsal Değişimlerin Aile, Arkadaş Çevresi Ve Okul Ortamı İle İlgili Olduğunu Dile Getiren Psikolog Gamze Batı,

Eğitim 21.09.2019 09:07:54 0
Okula yeni başlayan çocuklarda ayrılık anksiyetesi problemi
Tarih: 01.01.0001 00:00

Okulların açılmasıyla birlikte, ilk kez okula başlayan öğrencilerde meydana gelen davranışsal değişimlerin aile, arkadaş çevresi ve okul ortamı ile ilgili olduğunu dile getiren Psikolog Gamze Batı, çocukların yaşadığı uyum problemlerinin altında yatan gizli sebepleri özetleyerek, ailelerin yapması gerekenleri aktardı.

Okula yeni başlayan çocukların uyum sürecinden geçtiğini, bazıları durumu hemen atlatırken bazılarının ise kolay atlatamadığını ifade eden Psikolog Gamze Batı, “Her çocuk yaşadığı problemi farklı davranışlarla dışarıya yansıtıyor. Okula başlanmasının ardından uyum problemi hala devam ediyorsa velilerin bir uzman desteği almasında yarar var. Çocuklar, evden ve aileden ayrılma aşamasında ayrılık anksiyetesi yaşayabiliyor ve bu durumla evden çıkmak istememe, okula gitmekte direnç gösterme, alta kaçırma, uyuya kalma şeklinde başa çıkmaya çalışıyor.

Bu noktada çocuğun anksiyetesinin nedenlerinden bazıları, akranlarında fiziki veya psikolojik şiddet görüyor olabilir ya da çocuğumuzun okula, öğretmene karşı olumsuz bir tutumu mu var diye değerlendirebiliriz. Bunların incelenmesi gerekiyor” dedi.

“Çocuklarda ‘Ben okula gittiğimde kardeşimle annem yalnız kalacak’ düşünceleri oluşabiliyor”

İnceleme sürecinin bir ay aldığını dile getiren Psikolog Gamze Batı, bunlarda herhangi bir sıkıntı olmadığı takdirde bu defa devreye ‘kardeş’ faktörünün girdiğini söyleyerek, "Çocuklar, okula gittiği takdirde ‘Ben okula gittiğimde kardeşimle annem yalnız kalacak ve annem kardeşimle daha fazla ilgilenecek; ben okulda yalnız kalacağım’ şeklinde düşüncelere kapılabiliyor. Bu anksiyetenin altında yatan nedenlerden biri de çocuklarını hiçbir zaman yalnız bırakmayan anneler olabiliyor ve bu defa tedavi süreci farklılaşıyor. Çocukların davranışları ve altında yatan nedenler iyice saptandıktan sonra tedaviye geçiliyor. Çocuklarımızın davranışlarını kategorilere ayırıyoruz. Çözüm yöntemini de buna göre belirledikten sonra, nasıl masanın 4 ayağı var ve masayı dengede tutuyorsa denge psikoterapi sürecini de dengeli bir şekilde yürütüyoruz” diye konuştu.

“IQ ayağına yoğunlaşılırken, İQ ve SQ ayağının da desteklenmesi gerekiyor”

Yoğun eğitim-öğretim süreci içerisinde çocukların derslerden sıkılabildiğini kaydederek, bu süreçte çocukları çeşitli aktivitelere yönlendirmenin, hem yoğun tempodan çocuğun ufak bir kaçamak yapması için hem de sosyalleşmesi için gerekli olduğuna vurgu yapan Batı, “Sosyal aktivitelere yetişkinlerin bile ihtiyacı olabilir. Eskrim, dağcılık, okçuluk ve toprak sanatlarının da tercih edilebilir. Eğitim de duygusal ihtiyaçların da dikkate alınması gerektiği düşüncesindeyim. Bence, çocukları akademik alanda doldurduğumuz kadar duygusal anlamdaki ihtiyaçlarını da düşünmeliyiz. Zekalar çok boyutludur. Bunlar; IQ ,İQ,SQ. Bizim şimdilerde aradığımız ise İQ ve SQ. IQ ayağına yoğunlaşılırken İQ ve SQ ayağının da desteklenmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Her ailenin dinamiği farklıdır, her çocuk da parmak izi gibi özeldir”

Teknoloji çağının adeta hastalığı haline gelen teknolojik cihazlar ve sosyal medyanın, özellikle okul dönemlerinde öğrencilerin dersleri için engel teşkil edebileceğine işaret eden Batı şöyle devam etti:

“Veliler sosyal medya, tablet ve telefon gibi teknolojik cihazları çocuklarına yasaklayıp, yasaklamamak konusunda ise ikileme düşmüş durumdalar. En sık karşılaştığım sorulardan biri, ‘Tableti yasaklayalım mı, yasaklamayalım mı?’ Her ailenin aile dinamiği farklıdır. Burada ayrıca empati yapmamız gerekiyor. Biz ne kadar sosyal medya olmadan yaşayabiliyoruz? Biz ne kadar telefon, tablet ve sosyal medyanın eksikliğini hissediyorsak çocuklarımız da o kadar bu eksikliği hissediyor. Her çocuk parmak izi gibi özeldir. Eğer senin çocuğun günde 7 - 8 saat oynuyorsa, sen ondan yarım saatte tabletten kopmasını isteyemezsin. Bu durumda ortaya öfke problemleri, kapı çarpmalar ve çatışmalar ortaya çıkar. Öncelikle elektronik cihazla oynama süresi maksimum ve minimum şeklinde belirlenmeli ki tedavimizi ona göre yapabilelim. Bu, ilaç kullanmaya benziyor, nasıl ki ilacı azalta azalta ya da artıra artıra gidiyorsak, bu durumu da maksimum ve minimum verilere dayanarak, azalta azalta yapabiliriz. En sonunda da kesebiliriz."


Anahtar Kelimeler:

YAZARLAR