Süleyman AKDOĞAN

Tarih: 05.01.2013 16:06

Türkiye’de Eğitim Algısı

Facebook Twitter Linked-in

 
''İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür.''
 
Yediden yetmişe kime eğitimle ilgili bir şeyler söyleyin deseniz, ilk duyacağınız şey “Eğitim Şart” tır.
 
Köyden, şehirden, dağdan, ovadan kime sorsanız bu böyledir.
 
Çöpçü, belediye Başkanı, vali, kaymakam,  alay- tugay -tümen komutanı, emniyet amiri,  milletvekili,  bakan,  STK’lar fark etmez bu böyledir.
 
Eğitim için bir şeyler yapalım deseniz. Akla ilk gelen şey bir SBS, YGS veya KPSS kursu açmaktır. İmkanına göre bu sınavlarda derece yapanlara araba, ev hediye etmaktir.
 
Sonra, “belediye başkanından, validen, kaymakamdan eğitime katkı” başlıklı  yerel, ulusal basın haberleri. Başkan birkaç çocukla poz verir. Allah ondan razı olsun, o olmasa bu gün burada olamazdık gibi masum cümleler.
 
Daha başka, şeyler yapalım deseniz. Tabii, sanatsal, kültürel etkinlikler yapılır. Çocuklar sinemaya  götürülür. Müzeye götürülür. Birkaç kitap okuma kampanyası yapılır. Çeşitli spor etkinlikleri yapılır. El işi kursları açılır.  
 
Giriş cümlesi, sosyolojinin babası İbn-i Haldun’a ait. ''İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür.''  Söz ona ait olunca, ondan çıkana itirazım yok. Ancak, keşke “bulduğunuz her şeyi atmayın ha!” diye not düşseydi. Değirmene atılan her şeyden un elde edilemeyeceği gibi her bilgi de her beyne fayda sağlamayabilir.
 
 
Biz de her elimize geçeni “her” insanın beynine atıyoruz, sanki çöplük orası. Herkes niyeti iyi olsun, kötü (gösteriş) olsun bir eğitim mücadelesi veriyor. Ancak, eğitim algımız sadece sınav odaklı olduğundan yapılan bir çok şey boşa gidiyor.
 
Bütün mesele bununla başlıyor. Buğdayı ekmeden, hasat etmeye çalışmak gibi…
Sınav, sınav, sınav.
 
İşte bu algı yapılan bütün çabaları boşa çıkarıyor.
Sen, Futbol Okulu kurmuşsun, çocuğun aklında sınav varsa, boş.
Pikniğe gitmişsiniz, akıl sınavda.
Kitap okut, akıl orda.
Meslek lisesi aç, akıl sınavda.
Memleketi sevdirmeye çalış, akıl sınavda.
Manevi duyguları, yükledim de “boş”, çünkü çocuğun aklı sınavda.
 
Sınav öncesi durum böyleyken sonrası daha da vahim.
Ülkenin zeka potansiyeli belirli alanlarda yoğunlaşıyor. Bu sistemle kaideyi bozan istisnalar dışında “Ziraat, Fen –Edebiyat, Veterinerlik vs. ve mezunu olduğu eğitim fakültelerinde “zeki” öğrencilere rastlamak pek mümkün görünmüyor.
 
Kabul etmek gerekir ki, bu kadar ilgili, ilgisiz soruları yanıtlayabilenler “zeki” kimseler. İlgi alanı ne olursa olsun, tıp, hukuk, belirli mühendislik fakültesine yerleşecek puanı alan birine öğretmenlik, veterinerlik, yazdıramazsınız. Dolayısıyla, Türkiye’nin üniversiteler düzeyinde “zeka haritası” incelendiğinde tıp, hukuk, bazı mühendislik ve bazı işletme fakültelerinde yığılma olduğu görülebilir.
Peki, bu kadar zekanın yığıldığı alanlarda uluslar arası başarı var mı?
Çok az.
Neden?
Bu kimselerin zekası, ilgi ve yetenekleriyle paralel değil.
 
Biz, belki iyi bir matematik öğretmeni olacak kimseyi doktor yapıyoruz. Belki, çok iyi doktor olacak adam da matematik öğretmeni.
 
Sonuç olarak, sınav odaklı eğitim anlayışımız değişmediği sürece boşa kürek çekeriz. Çocuklarımızın zekalarını, ilgi ve yetenekleriyle buluşturmak ülkemize yapacağımız en büyük iyilik olur. Bu yapılınca da herkesin zeki olduğu görülecektir.
 
 
 
 
  
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —