Süleyman AKDOĞAN

Tarih: 29.04.2011 00:16

Her Kütüphane Bir Hapishane

Facebook Twitter Linked-in

“Kütüphaneler bir hazinedir”. “Bilgi hazinesidir kütüphaneler” gibi sözlere ne kadar katıldığımı ifade etsem azdır. Peki ne demek hazine?
 
Sözlükteki en beğendiğim tanımı: “Değerli şeylerin saklandığı yer.”
 
Şehirde kütüphane, okulda kütüphane. Yetmez, evimizde kendimiz için özel hiç kimsenin ulaşmasını istemediğimiz özel kütüphaneler, kitaplıklar.
 
Saklarız, kitapları, bilginin her türlüsünü hapsederiz kütüphanlere.
Peki bu “millet okur mu” sorusunu nasıl yanıtlarız? Kaçınızın cevabı “evet”?
Nasıl okusun ki?
İnsanımızın kitabı görme sıklığı nedir ki?
Sizce okey taşlarını mı, iskambil kağıtlarını mı, Tv, bilgisayarı mı yoksa kitapları mı çok görüyor insanımız?
Bu millet kumarbaz derken, acaba neden böyle oldu dediniz mi?
 
Gözün gördüğü kalbin gündemini belirler mi?
 
Elinizde kitapla otobüste, dolmuştayken etrafınızdakilerin en azından kitabınızın adını öğrenmek için şekilden şekile girerek bazen utangaç, bazen ürkek, bazen cesaretle kitabınızı süzen göz veya kasılan vücut hareketlerini gözlemlediniz mi? Benzer tutum ve davranışların siz gazetenizi okurken, size yalnız olmadığınızı hissettirdiği oldu mu?
 
            11. sınıfa gelen bir öğrencinin 3 yıldır okuduğu okulda kütüphanenin önünde “aaa burası kütüphane miymiş” dediğini duysanız ne yaparsınız?
            40 kişilik bir sınıfta sadece 10 öğrencinin bu yıl okul kütüphanesinden kitap aldığını söylesem ne dersiniz?
            Siz ilinizdeki kütüphanenin nerede olduğunu biliyor musunuz?Biliyorsanız, kaç defa gittiğinizi sorsam.
            Şu etkinliklerin/eylemlerin size göre en önemlisi hangisidir diye sorsam.
Dedikodu yapmak, kitap okumak, müzik dinlemek, kumar oynamak, televizyon izlemek. Verdiğiniz yanıtla en çok hangisini yaptığınızı kıyaslamanızı istesem.
            Çeliştiğinizi tahmin edebiliyorum. Haksız da sayılmazsınız.
 
Ne demişti sözlük “hazine” için. “Değerli şeylerin saklandığı yer.”
 
Yeryüzünün insandan sonra en kıymetlisi kitapları insanlardan saklıyoruz. Hem de kendi ellerimizle, kitaplar kütüphane raflarında tozlanırken,   cehalet sokaklarda cirit atmakta.
 
Bizler bilgiyi, ahlakı, değerleri, güzellikleri kütüphanelere hapsederken, her gün bir yerlerden suçlar fışkırıyor. Bu yüzden, her kütüphane bir hapishane.
 
Peki ne yapılmalı? Kitaplar sokağa indirilmeli. Çay ocağı, cafe, kahvehane, lokanta, berber, ayakkabıcı ve benzeri yerlerde mutlaka kitap olmalı. Okullarda, kitaplar sınıflara taşınmalı. Kütüphaneler kurarak insanı kitapların ayağına çağırmak yerine, kitapları insanların ayağına getirerek insanları daha çok kitaplarla buluşturabiliriz.
 
Bu şekilde, en küçük esintide sallanan ağaç yaprağından daha çok “sallanan“ kalbimiz gittiğimiz her yerde karşılaşacağımız kitaplardan öğreneceğimiz bir harf, bir kelimeyle  sükunet bulabilir.



Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —