Süleyman AKDOĞAN
Tarih: 14.11.2012 15:13
Dershanecilik ve Bağcı
Çetrefilli bir iş bu. Dershaneleri kaldırmak isteyenlerin, onları kaldırdıktan sonra ne yapacaklarına dair bize ulaşan net bir planı yok. Dershanelerin kaldırılmasını istemeyenlerse her gün neden kaldırılmasını istemediklerine dair yeni bir gerekçe buluyorlar ve söylüyorlar. İkincisinden başlayalım.
-Eğer dershaneler kalkarsa yerine gelecek sistemin adaletli olmayacağı kaygısını taşıyanlar,
-Zengin ile fakir arasında rekabetin imkansız hale geleceğini iddia edenler,
-Özel okulların maliyetinin fazla olacağını savunanlar,
-Bakın 1000 küsür öğrenci üzerinde araştırma yaptık çocuklar dershaneler kalkmasın diyor diyenler,
- Dershaneler olmasa fedakar insanlarla tanışamayacaklarını söyleyenler,
- Hatta işi ileri götürüp dershaneler olmasa Uğur Dündar’ı hala adam bilecektik diyenler bile var.
Daha bir dizi gerekçenin içinden seçtiğim cümlelere bakarak dershane destekçilerinin “biz zaten üzüm diyelim demiyoruz, bağcı en iyi bu şekilde dövülüyor” mesajından öte bir şey vermediğini söylemem hiç de zor değil. Dershanelerin tam olarak ne yaptığını öğrenmek isteyenler X dershanesini Y dershanesinden sorsunlar da “Onların yaptığı da eğitim mi” diye başlayan cümleler, küçümsemeler, hakaretler hatta iftiralara varan sözleri duysunlar ve bir karara varsınlar dedikten sonra analize başlayalım.
Belli ki sınavların kaldırılacağı hesaba katılarak duyulan bir kaygı var. Buna göre sınavlar kalkarsa adaletli olunamaz. Adam kayırma, hırsızlık, rüşvet,haksızlığın oluşacağına dair derin düşünceler. Evet bunlar olacaksa, tabii ki sınavlar kalkmasın derim, ancak kim bana 1.700.000 çocuğu aynı sınava sokmanın adil olduğunu söyleyebilir? Matematiğin M’sini bilmeyen çocukla, matematik dahisi olabilecek çocuğa yapılan bu muamelede birinden bir şeyler çalınmıyor mu? Dershaneler, eğitimin topluma sunduğu hırsız, arsız bireyleri ıslah için ne yapmış. Yoksa, kaygı duydukları adaletsizlik yapıcılar ithal mi edilecek?
Fakirlikle ilgili görüşlerimi “Çocuklarımızı illa eleyeceksek, kura çekelim! “ isimli yazımda belirtmiştim. Eğitimde maliyet hesabı yapılmaz, yapılmamalı. Eğer maliyetten kaçarsak, iyi insanları, üstün ahlaklı kimseleri yetiştirmek sözde kalır. Özel okullar iyi insanları yetiştirebilecekse ekonomi hesapları yapmak ne denli doğru?
Dershaneler içinde doğmuş bir öğrenciye böyle bir soru sormak, annen, baban yaşasınlar mı demeye benziyor. Eğitim denilince aklına “okul ve dershaneden” başka bir şey gelmeyen öğrenciden ne bekliyoruz?. Belki, ana baba ile soru sorulsa yaklaşık aynı sonuç çıkar. MAALESEF.
Fedakar insanları tanımak, onlarla tanışmak elbette güzel. Bu gün dershane öğretmenleri, test hazırlayanlar harıl harıl çalışmanın içinde. Bunu kimse inkar etmiyor. Ancak, bu çalışma 1 doğru ve 4 yanlış üzerine kuruluysa, bunu sorgulamak gerekmez mi? Ayrıca, onların yetiştirdiği biri, iyiliği kötülüğü ancak kendini bağlayacak birine –Uğur Dündar- dershanelerin meşruiyetini savunmak için adam değil diyebiliyorsa, birinin ardından konuşabiliyorsa onların durumu bal yapmayan arı misalidir.
Birincisine gelince, eğitim adına onlara iki önerim var:
1.Dershaneler deneyhaneye dönüştürülsün.
2. Sokak eğitimi yaygınlaştırılsın.
Tabii, amaç üzüm yemekse.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —